Batı Dünyası için uluslararası ilişkiler bağlamında demokrasinin çevre ülkeler söz konusu olduğunda maliyet artırıcı bir etken sayılacağı, demokratik bir lider yerine diktatörlerin tercih edileceği öngörüsü maalesef doğru çıktı. İslam ülkelerinde parlayan cılız demokrasi kıvılcımlarının hemen söndürülmesi bunu doğrulamaktadır. Mısır ve Suriye'de takınılan ikiyüzlü tavır buna örnektir. Güney yarımküredeki keyfi yönetimler, kapitalist dünya tarafından istendiğinde hiçbir ahlaki kaygıya gerek duymaksızın buraları yeniden sömürgeleştirmekte meşrulaştırıcı bir araç gibi kullanılmaktadır.
Ortadoğu toplumları tarihinin en yoğun öğrenilmiş çaresizliğini yaşamaktadır. İslam Dünyası bir nevi Avrupa Ortaçağındaki "anarşi" ortamını 800 yıl sonra kendileri açısından yaşamaktadır. İktidara gelmek için merkezi devletlerin desteğine mazhariyet şart olsa da aynı ülkelerin, küresel iletişim imkânlarından da yararlanarak içeriden bulacakları yandaş müttefiklerle âciz ve kapasitesiz yöneticileri yerinden etmesi hiç de zor değildir.