Hakimlik; matematiksel bir gidiş yolundan ve sonuç çıkarımdan ziyade, psikolojik ve sosyolojik değerlendirmelerle adaleti sağlama çabasıdır.
İşte bunun için hakim; kişiliği, altyapısı, tecrübesi, entelektüel birikimi önemlidir. Bu nedenle Mecellenin 1792. Maddesinde hakim için "hâkim; hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olmalıdır." (hakim; bilgin, zeki, doğru, güvenilir, vakar sahibi, sağlam olmalıdır.) denmektedir. Eğer hakimin tüm görevi sadece CMK'da veya diğer usul kanunlarında yer alan usul hükümlerini uygulamaktan ibaret olsa idi, hakim için bu kadar niteliğe ne gerek var idi. O halde hakim, sayılan niteliklere sahip olmalı ki, olayların içinden tecrübesi ve birikimi ile gerçekleri süzerek, ihtilaflara insan kokusu taşıyan, evrensel adalet anlayışına uygun ve gönülleri tatmin eden bir sonuca ulaşabilsin. Burada hakimin kendisini altyapı olarak yetiştirmesinin ve yaptığı işin felsefesini kafasında oturtmasının önemi ortaya çıkıyor. Biz hakimler olarak duruşmaya çıkarken, keşfe giderken, duruşmayı yönetirken ve karar verir iken anılan işlemleri neden yaptığımızı, kısacık bir zaman diliminde de olsa düşünmemiz ve ne amaçlıyor isek onun felsefesine uygun olarak bu işlemleri sonuçlandırmamız, adalete ulaşmada hayati derecede önemlidir.