Ceza muhakemesi, devletlerin yargılama sistemleri içerisindeki belki de en önemli bölümdür. Nitekim ceza muhakemesine ilişkin olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların konusunu oluşturan fiillerin büyük bir bölümü, toplumsal düzeni önemli ölçüde tehdit eder niteliktedir.1 Bu nedenle günümüzde, özellikle Kıta Avrupa’sında, ceza davasının açılmasına ilişkin olarak ceza davasının kamusallığı ilkesi geçerlidir. Bu ilkeye göre, kural olarak ceza davasını bir devlet organı olan savcı açar ve kovuşturma boyunca iddia makamını kamu adına o işgal eder.
Ayrıca kanun koyucu, cezai fiiller için, toplumsal düzeni önemli ölçüde tehdit etmeleri dolayısıyla çoğu kez ağır yaptırımlar öngördüğünden, bu muhakeme faaliyeti sonunda bireyler bakımından onların hayatlarını derinden etkileyecek hürriyeti bağlayıcı cezalar da söz konusu olabilir. Bununla birlikte muhakeme faaliyeti sırasında isnat altında bulunan kimseler bakımından tutuklama gibi ağır bir takım koruma tedbirleri de uygulama alanı bulabilir. Bu bağlamda ceza muhakemesi hukuku toplumsal düzeni ve bireysel menfaatleri yakından ilgilendiren bir muhakeme hukuku dalıdır.
Ceza muhakemesi hukuku, salt bu hukuk dalına ilişkin olarak ortaya çıkan bir takım temel hakların söz konusu olması nedeniyle, bazen zannedildiğinin aksine, sadece bir takım usulü işlemleri inceleme konusu yapmaz. Bilakis, özellikle muhakeme faaliyetine ilişkin olarak ortaya çıkan söz konusu hakların kapsamını ve kullanımını belirlemek bakımından önemli bir maddi içeriğe de sahiptir.
Bu kitapta, yukarıda belirtilen nedenlerle, bireysel ve toplumsal yasam bakımından büyük önem arz eden ceza muhakemesi hukukunun temel kurumları ele alınarak, bölümler halinde incelenecektir