2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanununda işverenler için “esneklik” içeren hükümler öngörülmüş; işçilere ise iş, ücret ve sağlık alanlarında belirli güvenceler sağlanmıştır.
Hiç kuşku yoktur ki, söz konusu güvenceler içinde en önemli olanı işçinin sağlığı ve güvenliği ile ilgili olanıdır. Gerçekten de, insan, insanın sağlığı ve insan sağlığının korunması, gözetilmesi gereken değerlerin en üstünde yer alır. İşte bu anlayışla, yeni İş Kanununda “İş Sağlığı ve Güvenliği” başlığı altında (m. 77 vd.) bu husustaki işveren yükümlülüklerine, alınması gereken önlemlere ve işçilerin haklarına eski İş Kanununa oranla– çok daha geniş bir biçimde yer verilmiştir. Bu yapılırken de Avrupa Birliği’nin 89/391/AET sayılı Çerçeve Yönergesi göz önünde tutulmuştur.
Bununla birlikte, günümüzde bazı gelişmeler sonucunda, konunun ayrı bir yasa ile yeniden düzenlenmesi aşamasına gelinmiştir. Avrupa Birliği’nin Yönergesine tam uyumu da sağlayacak bir “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” için hazırlık çalışmalarının yapıldığı, taslaklar hazırlandığı bilinmektedir. Gelinen bu noktada, Çerçeve Yönergenin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri ve özellikle bu Yönergeyi iç hukuklarına uyarlamış olan ülkelerin yaklaşımları önem kazanmaktadır.