Atatürk'ün hemen ardından, halkımızı "Batı uygarlığı"na (!) teslim ederek, varlık temelimizi, yani en değerli şeyimiz olan tarihimizi, araştırma ve öğrenme imkanını da tümüyle yitirdik.
Atatürk 1932'de Türk Tarih Kurumu'nun yanısıra, Türk Dil Kurumu'nu da kurmuştur. Türk Dil Kurumu'nun IIIç Kurultayında (1937) Genel Sekreter İbrahim Necmi Dilmen 1934-1936 çalışma raporunu sunarken şöyle diyor:
Avrupa'nın bugünkü yüksek kültür dillerinin, Fransızcanın, İngilizcenin, Almancanın, bunlara bir bakımdan kaynaklık etmiş denilen Grekçe ve Latincenin kelime etimolojilerini anlatırken adeta aciz ve kifayetsizlik göstermesi, etimoloji lugatlarının bir çok kelimelerin yanına "etimolojsi karanlık, kaynağı meçhul..." yollu kayıtlar koyması, halbuki bu karanlık denilen sözlerin Türkçe ile pek kolay izah edilebilmesi halli lâzım bir büyük mesele önünde olduğumuzu açıkça gösteriyor.
Bu kitapta "halli lazım" bu "büyük mesele"yi Kâzım Mirşan'ın bir ömür boyu çalışarak nasıl hal yoluna koyduğunu birlikte okuyacağız.