"Trakyalı için hayat, tutku ve coşku kavramları ile eşdeğerdir. Binlerce yılın birikiminden doğan, farklı kültürlerin bireşimiyle şekillenen özgün yaşam biçimini her hâlde sürdürmeyi başaran Trakya insanı, Anadolu bozkırlarında yaşayanlar için biraz tuhaf bile görülebilir. Onun farklılığı da bu ‘tuhaflık'tır zaten. Biraz Egelilik, bir nebze Anadoluluk ve çokça Rumelilik gelmiş, ayçiçek tarlalarıyla dağların buluştuğu bu güzelim coğrafyada anlam kazanmıştır. Trakya, bu anlamın adıdır."
Hayatın kıyısında değil merkezinde bir eğlence kültürü, içki muhabbeti, mutfak, Rumeli ağzı, hüzünle neşe arasında en hızlı ritmi tutan türküler… Fakat sadece "Çal bana Çakır gaydayı" havasında bir kitap değil bu. Trakya'nın tarihine, sosyal, ekonomik, iktisadi, kültürel dinamiklerine bakan yazılardan oluşan bir derleme. Trakya'nın "öteki" parçaları: Bulgaristan, Yunanistan Trakya'ları… Trakya'yı bir "dış kapı" algısına yerleştiren Kapıkule imgesi… İki karakterli şehir: Edirne, Tekirdağ – ve Trakya'nın Anadolu'daki bir "şubesi" olarak Biga… Bu coğrafyaya rengini veren göçmenlik olgusu… Romanlar'ı, Pomaklar'ı, Alevi-Bektaşiler'i ile zengin renk paleti ve paletin solmuş renkleri: Yahudiler ve "1934 Olayları"nın izi… Ve ekonomi-politik… "Trakya'nın karanlık sahibi": Sanayi… "Ilımlı"dan sapana "(h)epten aykırı" giden siyaset…
(Tanıtım Bülteninden)