Samimi ve gerçeği sefilleştirmeyen bir eserle karşı karşıyayız…
Franz Babinger; "Osmanlı kaynakları tarihin her döneminde kendisini tekrarlayan, gelişmeye kapalı, anlaşılması kolay, basit bir şekilde kaleme alınmış, bilimsellikten uzak yöntemlerle yazılmış metinler olarak görmek gerekir…" der.
Bu eserde yazarın resmi tarih okumasına itirazlarının olduğuna tanıklık ediyoruz.
Nâzım Hikmet'in "Şeyh Bedrettin Destanı'nda" çok güzel betimlediği gibi "Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zarurî bir neticesidir bu / deme bilirim! / O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim / Ama bu yürek o, bu dilden anlamaz pek. / O, hey gidi kambur felek hey, hey gidi kahpe devran hey" der.
Yazar tarih kitaplarını okurken hep bu dizeleri hatırlıyor, içinde oluşan fırtınayı rahatlatmak için, bu eseri yazıyor.
Bertolt Brecht'in, "Biz haklıydık ama siz kazandınız" sözleri "kabuk bağlamayan bir yaranın içinden geçer gibi" yazarın belleğinden geçiyor.
Bu kitap, resmi tarih anlayışından farklı olarak, bizden gizlenen Anadolu tarihini açıklamak için yazarın farklı yazılarından oluşmaktadır.
Yazarın, Alevi tarihi ile ilgili okuduklarına ise "daha çok" itiraz ettiğine tanıklık ediyoruz! Kitap bu itirazların bir ürünüdür.
Aydın Şimşek
(Tanıtım Bülteninden)