Ermeni meselesi multidisipliner bir konudur. Tarih, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, hukuk alanında çalışan biz akademisyenler, meselenin kendi bilim dalımızdaki iz düşümünü, kendi bilimsel araştırma metotlarımızı kullanarak aydınlatmaya çalışsak da konu tabiatı gereği geniştir. Örneğin "Ermeni tehciri soykırım değildir." yargısına varmaya giden yol uzun ve çetrefillidir. Tarih biliminin aydınlattığı ampirik verileri binlerce arşiv belgesini okumak yorumlamak, bunun için farklı alfabeler diller bilmek; hukuk biliminin ürettiği kavramları ilkeleri usul ve esasa ilişkin ulusal ve uluslararası normatif düzenlemeleri, yargısal içtihatları yorumlamak gerekir. Böylesi bir alanda çalışmak tek bir araştırmacının gücünü aşar, her bilim kolu ve dalında üretilen bilgi, diğerinin yolunu aydınlanır. Geniş alanda çalışmaya istekli araştırmacılar kendilerine yönelecek eleştirilere hazırlıklı olmalıdır. Diğer yandan konunun siyasi yönü de vardır. Araştırmacı, objektif bilimsel bir çalışma yapmakta ne kadar samimi olursa olsun, kendine "taraf" etiketi yapıştırılabilir.
Konu üzerinde çalışmak önemlidir zira Ermeni meselesi özellikle soykırım iddiaları yönüyle sürekli siyasi söylemlerin gündemindedir. Üstelik anlamlı bir araştırma yapmadan ve açıkça taraf tutarak, azimle ve şevkle dezenformasyon yapan ve yayan kişilerin seslerinin gür çıktığı bir konudur. "Yalan dört nala gider. Hakikat ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir."; bu kitap o adımlara eklenmek maksadıyla yazılmıştır.