Artık en can alıcı sorun, feminist söylem içindeki farklılığın inşası, incelenmesi, daha da önemlisi kurumsallaşmasıdır. Feminist dayanışma bilgiyi sömürgeleştirilmekten kurtarmak ve antikapitalist eleştiriyi hayata geçirmek için - sınırları aşmanın en ilkeli yolunu oluşturur.
Üçüncü Dünyalı kadınları ve feminizmin siyasetini analiz etmek için bir zemin oluşturmak hiç de kolay bir iş değildir. İlk olarak, tanıma ilişkin sorular karşımıza çıkar: Üçüncü Dünya nedir/kimdir? Üçüncü Dünya kadınları bir seçmen kitlesi oluştururlar mı? Oluştururlarsa, hangi temelde? Üçüncü Dünya kadınlarının siyasal mücadelelerinin mutlaka "feminist" olduğunu varsayabilir miyiz? Feminizmi biz nasıl tanımlıyoruz, onlar nasıl tanımlıyorlar? İkinci olarak bu siyasetin bağlamına ilişkin sorular vardır: Üçüncü Dünya kadınlarının feminizme yönelmelerinin haritasını çıkarmak için hangi tarihten/kimin tarihinden besleniyoruz? Toplumsal cinsiyet, ırk ve ulus meseleleri Üçüncü Dünyadaki feminizmlerin belirlenmesinde birbiriyle nasıl kesişir? Sömürgeleştirilmiş halklar hakkında bilgiyi kim, hangi alandan/hangi noktadan üretir? Bu bilginin bilimsel parametreleri nelerdir? Üçüncü Dünya kadınlarının kendilerini ve failliklerini belirleyip konumlandıracak olan yöntemler nelerdir? Tanıma ve bağlama ilişkin soruların üst üste geldiği açıktır. Aslında daha karmaşık, nüanslı soru sorma biçimleri geliştirdikçe ve akademik çalışmalar, ilgili pek çok alanda sömürgeciliğin, kapitalizmin, ırkın ve toplumsal cinsiyetin birbirlerinden ayrılamayacak kadar ilişkili tarihleri ele almaya başladıkça tam olarak kavramsal haritalarımızın kendisi yeniden çizilecektir. Tanımları ve bağlamı nasıl ifade ettiğimiz, hangi temelde bazı durumları diğerlerinin önüne koyduğumuz ve kavramsal haritamızda süregiden değişiklikleri nasıl anladığımız, Üçüncü Dünya feminizmlerinin özel kartografyasını çıkarırken karşılaştığımız önemli sorulardır. (Tanıtım Bülteninden)