Medeni yargılamaya egemen olan ilkelerden birisini de aleniyet ilkesi oluşturur. Söz konusu ilke, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı ve Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ile güvence altına alınmış olan adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi konumundadır.
Ayrıca, Anayasamızın 141 inci maddesinin birinci fıkrasında, tüm yargı çeşitlerini kapsayıcı bir biçimde, aleniyet ilkesi ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Anılan düzenlemeye göre, Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı gizli yapılmasına, ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Bu anayasal düzenlemeye, paralel bir düzenleme de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 149 uncu maddesinin bir ve ikinci fıkralarında yer almaktadır.
Burada sözü edilen aleniyetten maksat, doğrudan aleniyet yani davanın tarafları dışında isteyen herkesin, yargılamanın gerçekleştirildiği, oturumların icra edildiği yere girip, bizzat yargılamayı izleyebilme olanağına sahip olmasıdır.
Yargılamanın aleni olan kısmı, oturumların icra edildiği aşama ile hükmün taraflara açıklanması aşamasıdır; buna karşılık, hükmün müzakeresinin gerçekleştirildiği aşama ise gizlidir HUMK m. 382–. Oturumların icrası aşamasının, taraflar dışında isteyen herkese açık olmasına, dinamik aleniyet; hükmün açıklanması aşamasında taraflar dışında üçüncü kişilerin de hazır bulunmasına ise, statik aleniyet denmektedir. Doğrudan aleniyetin gerçekleşebilmesi için, her iki bağlamda da aleniyetin sağlanması şarttır.