Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. yüzyılda başlayan modernleşme süreci, 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile taçlandırılmış olsa da, eskiyle yeniyi bir arada tutma şeklinde tezahür eden durum, ne yönetici elitler ne de toplum tarafından içselleştirilemedi. Yeni Osmanlılar diye anılan reformcu aydınların hedefi Osmanlı'yı "Avrupa'nın Hasta Adamı" olmaktan kurtarmaktı. Bu amaçla tahta II. Abdülhamid'i çıkardılar ve 1876'da meşruti monarşiye geçişi öngören Kanun-ı Esâsî'yi ilan ettirdiler. Ancak II. Abdülhamid'in "93 Harbi"ni bahane ederek meclisi kapatmasıyla başlayan süreç dışta geniş toprak kayıpları, içte ise milliyetçilik ideolojisiyle tanışmış gayri Müslim tebaanın huzursuzluğu ile derinleşti.
Yeni Osmanlıların ardılları Jön Türklerin devleti bu yeni bunalımdan kurtarmak için attığı ilk adım 1908'de Meşrutiyet'i tekrar ilan ettirmekti ancak onların reçetesi de "Hasta Adam"ı kurtarmaya yetmedi. Çünkü sorunu doğru teşhis edememişlerdi. 1908'de Bulgaristan ve Bosna-Hersek, 1911'de Trablusgarp, 1912-1913'de Balkan Savaşlarının kayıplarını kapatmak için girilen Cihan Harbi'nde uğranılan hezimet, İmparatorluğun sonunu getirdi. Geride Müslümanıyla, gayri Müslimi ile tarumar olmuş bir toplum kaldı.
Ayşe Hür, Tanzimat'tan Cihan Harbi'ne Osmanlı'nın Öteki Tarihi'nde işte bu sancılı ve trajik dönemin, bize resmî tarihçilerce anlatılmayan "öteki tarihi"ni anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)