Genel olarak arabuluculuk; uyuşmazlığın tarafı olan kişilerin, kendi seçecekleri, uyuşmazlık dışı üçüncü kişi eşliğinde ve tamamen kendi tasarruflarıyla karar vererek yürüttükleri barışçıl bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk hukuk sistemimize 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (6325 sayılı HUAK) ile girmiştir. Arabuluculuk ile taraflar arasındaki uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden hızlı, ekonomik ve taraf iradeleri ön planda tutularak çözümlenmesi amaçlanmıştır.
Arabuluculuğun hukuk sistemimizde yer almasını takiben belirli aralıklarla çıkarılan yasalar sonrasında, bir takım uyuşmazlık konulan yönünden arabuluculuk bir dava şartı olmuştur. Çalışmamızın konusunu oluşturan bireysel iş uyuşmazlıklarında da bazı istisnalar hariç arabulucuya
gitmek bir dava şartıdır. Ancak uyuşmazlığın bir tarafının işçi diğer tarafının ise işveren olduğu bir olayda tarafların eşit olmadığı göz önüne alındığında, uygulama açısından arabuluculuk süreçlerinde diğer uyuşmazlık türleri karşısında daha sık sorunlarla karşılaşılması kaçınılmaz olmuştur.
Uygulamada hem arabulucular hem de taraflar, işçi ve işveren uyuşmazlıklarını konu alan bir arabuluculuk sürecinin usul ve yasalara uygun bir şekilde nasıl yürütülmesi gerektiği ile ilgili sorunlar yaşamaktadır.
Özellikle iş uyuşmazlıklarında arabuluculuğun zorunlu hâle gelmesi ve arabuluculuğa konu olan ve hakkında anlaşılmış konularda tekrar dava açılamayacağına ilişkin kuralın yasalaşması sonrasında çoğalan arabuluculuk anlaşma belgelerinin iptali davaları da bu problemlerin neler olduğunu göstermiştir. Bireysel iş uyuşmazlıklarında hem ihtiyari hem dava şartı arabuluculuk uygulaması esnasında ne gibi zorluklarla karşılaşıldığı yargı kararlarına da konu olmuş somut olaylar üzerinden gösterilmeye çalışılmıştır.