Osmanlı Devleti'nin gayrimüslim tebaasının hukuki statüsü, zimmet anlaşması çerçevesinde belirlenmiştir. Bu anlaşma, tarihsel süreç içerisinde Kuran-ı Kerim, Sünnet ve İslam devletlerinin uygulamaları kapsamında gelişmiştir. Zimmet anlaşması, gayrimüslim tebaaya yönelik güvenceler ihtiva ederken; gayrimüslimlerin ibadethaneleri de anlaşmanın en önemli bölümlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İbadethaneleri, binalardan ayıran en temel fark, inananlar tarafından ibadethanelere atfedilmiş kutsallık olmuştur. Bu bakımdan ibadethaneler kamusal alanda güçlü bir temsiliyete sahip olmuştur. Nitekim gayrimüslim ibadethanelerinin kamusal temsiliyeti, zimmet anlaşmasında ibadethanelere yönelik güvencelerin yanında yasak ve kısıtlamaların da yer alması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Gayrimüslim tebaanın ibadethanelerine yönelik bu üç tip uygulamayı -güvence, kısıtlama ve yasak-, gayrimüslim ibadethanelerinin tamiri gündeme geldiğinde belirgin bir şekilde görmek mümkün olmuştur. Çünkü Osmanlı Devleti, gayrimüslim ibadethanelerinin tamiri için bir usul öngörmüş ve bunu tatbik etmiştir.
Bu çalışmada, zimmet anlaşmasında ve Osmanlı Devleti uygulamasında gayrimüslim tebaaya verilen güvenceler incelendikten sonra kilise ve sinagogların hukuki statüsü tespit edilmiş, bu yapılara ilişkin Osmanlı Devleti'nin öngörmüş olduğu tamir usulü ele alınmıştır.