Kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti “Türk-Sünni” çoğunluğun dışındakileri ötekileştirmiş, sürekli ve sistemli bir devlet politikasıyla onları tehdit olarak görmüştür. Bu tehdit unsurları bazı dönemlerde hedef haline getirilmiş ve sonucunda kanlı olaylar yaşanmıştır. Bu bağlamda medya toplumsal anlamda egemen ideolojinin her gün yeniden üretildiği ve hegemonyanın sağlamlaştırıl-dığı bir mecra olarak önemli bir görevi yerine getirmektedir. Hrant Dink’in öldürülmesi, medya ve bazı odaklar tarafından hedef gösterilen “öteki-gazeteci“nin, devletin içinde bulunduğu bir örgütlenme tarafından bertaraf edilmesidir. Yani Hrant’ın katledilmesi “öteki”nin başına gelebilecek normal bir olaydır bu topraklarda.
“Öteki”leri ve onların medyayla ilişkilerini ele alan bu kitap, Hasan Cemal’in yazısında belirttiği üzere, “demokrasiye, özgürlüğe, farklılığa, çoğulculuğa, hukukun üstünlüğüne, Müslümanlara, Kürtlere, Alevilere, Müslüman olmayanlara çekilen duvar-lar”da bir nebze olsun gökyüzü görebileceğimiz gedikler açma umuduyla yazılmıştır. Bu umut, nefret söyleminin toplumda ve medyada egemen olmadığı bir Türkiye’de, herkesin özgürce “kendi” olabilmesi umududur.