Devlet İdeası tarihsel-kültürel bir kurgu değildir. İnsan Doğasından gelir, ve istencin büyümesinden başka birşey olmayan bütün bir tarihsel sürecin ereğidir. Devlet (1) evrensel insan hakları, (2) duyunç özgürlüğü ve (3) yasa egemenliği üzerine kurulu edimsel etik yaşamdır ve insanın evrensel mutluluğu için ön-koşuldur. Etnisite, mezhep, sınıf, dil, eşey gibi kültürel ve doğal ayrımların üzerinde ve ötesinde olan modern Ulusların problemi reel Devlete kavramına uygun bir edimsellik kazandırmak, kötü ve çirkin devletleri eksiksiz olarak ussal Ulus-Devletler yaparak onları türdeşleştirmek, küresel etik yaşamı yaratmaktır. Kültür Tinin varoluş biçimini İdea ile eşitleme uğruna üstlendiği süreçtir.
İlk kez Rousseau İstenci Devletin ilkesi olarak saptadı. Yurttaş üzerinde yetke olan Genel İstenç (volonté générale) yurttaşın kendi istenci olduğu için aynı zamanda "yetke olmayan bir yetkedir" ("une autorité qui n'est rien"), ve "yalnızca itkinin dürtüsü kölelik iken, kendimize verdiğimiz yasaya boyun eğmek özgürlüktür" (s. 23). Ve yasa "Genel İstenç"tir
"Toplumsal Sözleşme" ilgisiz ve gereksiz bir terimdir çünkü ‘sözleşme' olumsaldır, bireyin özencine bağlıdır, ve olabilir ya da olmayabilir. Ama evrensel insan hakları, duyunç özgürlüğü ve yasa egemenliği temelinde özgür etik yaşam bir özenç sorunu değildir. Yurttaş özgür istencini ancak kendisi gibi Yurttaş olan başkalarının istencinde, kendi haklarını ancak eşit ölçüde başkalarının da hakları olan aynı haklarda bulur. Bu politik-etik yaşamın dışında, insan istençsiz bir hiçtir.