İster sağdan ister soldan, ister batıdan ister doğudan olsun, “kadın” söz konusu olduğunda, farklı yaklaşımların yanında, aslında neredeyse ortak bir “dil” vardır. Bu dil ile örtüşen, buluşan düşünceler tartışmalarda sıklıkla dile getirilmektedir. “Kadın toplumsal değişimin en etkin aracıdır” “Kadın, üretim gücünün en etkin aracıdır” “Kadın milletin temelidir” “Kadın sağlıklı bir toplumun üreticisidir”
“Kadın,.......” Tek tek bakıldığında anlamlı gözüken bu söylemler toplumda kadına bakışı anlamsızlaştırıyor, onu içeriğinden, kendi gerçekliğinden koparıyor. İdeolojiler bu gerçekliği gizleyen, örten düşünme biçimlerinden öteye geçemiyorlar. Kimisi kadını “araçlaştırırken”, kimisi de kadını araç olmaktan kurtarma adına, çok da iyi tanımlanamamış yeni bir duruma “uydurmaya” çalışıyor.