Cinsiyet konusuna erkekler eğildiği zaman bu bir ilgi ya da itiraz konusu olabiliyor. Erkeklerin neden bu konulara kafa yorduğu açıklanması gereken bir soru olarak yükseliyor. Oysa Osmanlı Devleti ya da İslam coğrafyasında cinsiyet ve feminizm gibi konular ilk önce yerleşik iktidarla mücadele halinde olan erkeklerin gündemine giriyor. Cinsiyet yalnızca gündelik yaşamı ve özel hayatı değil, siyasal dili, modernleşmenin dilini ve gerilimlerini de belirliyor; toplumsal hayatın umut, hınç ve nefretlerinin ortasından geçiyor. Yaklaşık 200 yıllık toplumsal dönüşüme rağmen bir uzlaşı ya da denge hali yakalanabilmiş değil, cinsiyet temelli şiddetin yoğunlaşarak artması sürecin artık yapay uzlaşılarla, görmezden gelinerek sürdürülemeyeceğini gösteriyor. Bu nedenle sınıf, iktidar ve güç istenci gibi konuları kendi içinde dolayımlayan cinsiyet konusu erkeklerin de gündeme alması gereken bir konu olarak yükseliyor.
(Önsözden)