2000'li yılların başında UNGC'nin girişimi ile kurumsallaşarak gündelik hayatımızın bir parçası olan sürdürülebilirlik çalışmaları; küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma, kaynakların ve refahın adil bölüşümü gibi oldukça dikkat çekici söylemlere sahiptir. Dünyanın en kârlı şirketleri, girişime ve sürdürülebilirlik politikalarına taraf olmuştur.
Küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele amacı olduğu iddia edilen sürdürülebilirlik uygulamaları, bugün kişilerin; satın alma davranışlarını, devletle olan ilişkilerini, hak arayış yöntemlerini etkilemektedir. Sürdürülebilirliğin medyada yoğunlukla yeşil çevre odaklı ele alınması, kavramın doğa hakkı ve barış ile ilişkilendirilmesini sağlamaktadır. Toplumda yaratılan yeşil çevre algısına karşın sürdürülebilirlik kapsamındaki uygulamalar, dünyada yeni bir ekonomik, siyasi ve sosyal modelin hayata geçirildiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı kapsamında örgütlenen sistemin gelecek nesillere bırakacağı dünyada, şirketler, ulus devletler ve toplumlar için ne kadar adil bir gelecek tasarladığı merak uyandırmaktadır.
Kitap; sürdürülebilirlik kavramına bir yandan açıklık getirmeyi amaçlarken bir yandan da kavramın süreç içerisindeki gelişimini, kavram kapsamındaki ekonomik ve politik örgütlenmeyi, sosyal sonuçlarını irdeleyerek gösterilen sürdürülebilirlik kavramına alternatif bir tanım yapmaktadır. Uluslarüstü örgütlerin ve markaların kavram kapsamındaki iletişimlerine karşın gerçekleştirdikleri uygulamalar mercek altına alınırken, barış, adalet ve eşitlik ile ilişkilendirilen sürdürülebilirlik kavramı sorguya çekilmektedir.
Adaletsizliğin adalet, şiddetin barış, eşitsizliğin demokrasi göstergelerinin arkasına saklanarak hayatta kaldığı 21. yüzyılda, devletleri, şirketleri ve toplumları bekleyen gelecek, sürdürülebilirlik kavramı ekseninde değerlendirilmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)