Tıp Bilimi ile ilgilenen Hekimler ile Hukuk Bilimi ile ilgilenen Hukukçular arasında "Tıp Hukuku" konusunda, gelişen olaylara bakışımızda görüş farklılığımız olabilmektedir. Hukukçu, olaylara normlar (yazılı kurallar) temelinde yaklaşıp bu kurallar dışına çıkmamaya azami dikkat gösterir iken, Hekim olaylara her zaman şüpheci yaklaşır ve mevcut kuralları sorgular. Bu durum Hekimin Tıp Eğitiminde öğrendiği "Hastalık yoktur, hasta vardır" mantığı ile açıklanabilir.
Bu düşünce yapısı ile hekimler kendisine sunulan her türlü kurala şüpheci ve tartışmacı yaklaşarak tıp biliminin ilerlemesine, yeni tedavi metotlarının gelişmesine, yeni hastalık tanımlarının ortaya çıkmasına katkı sağlar. Tıp Bilimi eğitimi almış hekimlerin bir kural kalıbı içerisine girmekte zorlanması, Tıp Hukuku konusunda hekimlere dezavantaj sağlamıştır. Hekimler kanun, yönetmelik vb. kurallar manzumelerini öğrenip uygulamaya çalışma yerine kendileri için önemli olan hasta sağlığını her zaman ön planda tutmuşlardır.
Günümüzde özellikle 2000 yıllarda esmeye başlayan sağlık politikasındaki değişim rüzgârları, hekimler üzerinde maddi ve manevi bir baskı oluşturmuştur. Bu değişimden ve baskılardan en fazla cerrahlık görevi yapan hekimler etkilenmiştir. Bu baskının en önemli ayaklarından bir tanesi de Tıp Hukuku içerisinde tanımlanan Hukuki Sorumluluklardır.
Yeni Türk Ceza Kanunu ile getirilen bazı değişiklikler, sigorta sisteminin uygulanmaya başlanması, yüksek tazminat oranları hekimleri kendilerini ilgilendiren yazılı kuralları öğrenme gayreti içerisine sokmuştur. Kitabın, bu konuda duyulan başvuru eksikliğini dolduracağını ümit edilmektedir. Mevcut kitap, yazarın meslek yaşantısı boyunca yaptığı makaleler ve araştırmaları sonucu ortaya çıkan verilere dayanmaktadır.