Ian Buruma, üç kıtada din ve siyaset arasındaki gerilime objektif bir açıdan yaklaşan az sayıda yazardan biri. Çok sayıda güncel ve tarihsel örnekten yola çıkan Buruma, demokrasinin işlemesi için dinî inanca dayandırılan şiddetin durdurulması gerektiğine dikkat çekiyor.
ABD ile Avrupa'yı karşılaştıran Buruma, niçin çok sayıda Amerikalının -ve çok az sayıda Avrupalının- dini demokrasinin hizmetinde bir kurum olarak gördüğünü soruyor. Çin ve Japonya örneklerine dönerek, yalnızca tektanrılı dinlerin seküler siyaset için sorun yarattığına ilişkin yaygın inanca karşı çıkıyor. Son olarak, çağdaş Avrupa'da görülen radikal İslam olgusunu, Salman Rushdie'nin Şeytan Ayetleri'nin yayımlandığı dönemde aldığı tehditlerden Theo van Gogh cinayetine uzanan farklı örneklerle gözden geçiriyor. Taraf tutmamaya özen gösteren Buruma, "Batılı değerler"i savunanlar ile "çokkültürcü"ler arasındaki savaşın sorunlu yönlerini göstererek, demokratik bir Avrupa İslamının yaratılmasının "zorunlu" olduğunu vurguluyor.
Katı müminleri de katı laikleri de tutumlarını gözden geçirmeye davet eden Din ve Demokrasi, din ile demokrasinin, ancak dinî ve seküler otoritelerin kesin bir biçimde birbirinden ayrılması koşuluyla yan yana var olabileceğini kesin bir dille ortaya koyuyor.