Osmanlı imparatorluğu tarihinden üç yüz yıllık bir dönemin kesitini veren bu kitap, modern dönem başlarında imparatorluğun sınırında bir taşra kenti olan Musul örneğinden yola çıkarak, merkez ve taşra toplumu arasındaki ilişkilere yeni bir yorum getiriyor. Çalışmalarını Osmanlı ve Irak arşiv belgelerine ve edebi kaynaklarına dayandıran yazar, 16. yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun toptan gerileme devrine girdiği ve merkezi devletin gücünü yitirmeye başladığı gibi genel kabul görmüş görüşleri sorguluyor. Bu görüşlerin tersine, söz konusu dönem boyunca merkezi devlet ile taşralı toplumsal gruplar arasındaki ilişkilerin zayıflamak bir yana güçlendiğini sergiliyor.
Örneğin, yönetimde denetim elden kaçıyormuş görüntüsüne karşın, gelişip yaygınlaşan iltizam yöntemi ve ayrıcalıklar dağıtma aracılığıyla, taşralı tüccar, asker ve bürokrat ailelerden gelen eşraf, Osmanlı devlet yapısına daha fazla bağlandı ve "Osmanhlaştı". Ayrıca, devlet ve toplum arasındaki bağlar, Musul'un siyasal yaşamında kullanılan dile ve geçerli uygulamaya yeni bir tanım getirerek bir Osmanlı taşra siyaset kültürü oluşturdu. Bu karşılaştırmalı ve çok geniş kapsamlı kitap, Ortadoğu ve Osmanlı tarihçileri yanında siyaset bilimcilerin ve erken modern dönemde devletin oluşum sürecine eğilenlerin ilgisini çekecektir.