Bu çalışma tescile zorlama davasını konu edinmektedir. Tescile zorlama davası ile mülkiyet hakkını kazanmasını gerektiren bir hukuki sebebi olduğunu iddia eden ve buna ilişkin geçerli olarak kurulmuş kişisel hakkına dayanan davacı, malikin tescili talep etmekten kaçınması halinde, hâkimden mülkiyet hakkının kendi üzerine hükmen geçirilmesini istemektedir.
Tescile zorlama davasının açılabilmesi için maliki taşınmaz mülkiyetini devretme borcu altına sokan kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan bir ilişki olmalı ya da alım, önalım veya geri alım gibi yenilik doğuran bir hak kullanılmalıdır.
Türk hukukunda bu davanın geniş bir uygulama alanı bulunmaktadır. Tescile zorlama davası, eşya hukuku ve borçlar hukukundan kaynaklanan farklı hak ve sözleşmeler bakımından açılabileceği gibi, isimsiz sözleşmelerde, aynen geri vermenin talep edildiği hallerde sebepsiz zenginleşme, vekaletsiz iş görme durumlarında, hatta bazen idari makam kararları sonucunda da açılabilir. Bu nedenle uygulamada sık karşılaşılan bir davadır.
Aynı zamanda farklı hukuk disiplinlerinin de kesiştiği bir dava olan tescile zorlama davası, birçok niteliği tam bilinmeyen ve zaman zaman sicile zorlama davası ile karıştırılan, hatta her iki dava için de Yargıtay dahil uygulamanın sıklıkla yanlış bir isim kullanarak ve "tapu iptal ve tescil davası" olarak adlandırdığı, bu nedenle de zaman zaman yanlış kararların verilmesi ile gündeme gelen bir dava olma niteliğini taşımaktadır.
(Önsözden)