İnternet başta olmak üzere bilişim ağları, her geçen gün yaşamımızın daha fazla ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Nitekim günlük hayatta sıklıkla başvurduğumuz iletişim, haber alma, sosyal paylaşımda bulunma, adres arama, alışveriş, bankacılık işlemleri, akademik araştırmalar, video izleme vb. pek çok işlemi internet aracılığıyla yerine getirmekteyiz. İnternetin yaşantımıza kattığı azımsanmayacak ölçüdeki faydalarının yanı sıra internet ağı kullanılarak işlenen suçlarda çok büyük bir artışın yaşandığı da yadsınamaz bir gerçek olarak dikkat çekmektedir. Ağ üzerinden kolayca gerçekleşen suçların ve bu suçların faillerinin belirlenmesinde IP adresi tespitinin soruşturmanın ilerlemesinde ve faillere ulaşabilmede hayati bir fonksiyon icra ettiği açıktır. Bununla birlikte ceza muhakemesi sürecinde bir başlangıç noktası olarak karşımıza çıkan IP adresinin kolluk ve adli makamlar tarafından sonuç delil olarak değerlendirilmesi, bir IP adresi tespiti ile kişiler için önemli hayati kırılmalara neden olabilen koruma tedbirlerinin uygulanması ve hatta mahkûmiyet kararlarının verilmesi önemli sorunlara ve tartışmalara da yol açmaktadır. Bu bakımdan elektronik delil kavramı içerisinde zayıf bir halkayı teşkil eden IP adresinin ceza muhakemesinde ispat değeri konusunun üzerinde önemle durulması, telafisi güç ya da imkânsız zararların önlenmesi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.
Bu çalışmaya başlamamızdaki en önemli motivasyon kaynağı çeşitli nedenlerle içerisinde pek çok sorunu barındıran IP adresinin sonuç delil olarak değerlendirilip önemli mağduriyetlere neden olmasına karşın, Türk hukuku literatüründe ceza muhakemesinde IP adresinin ispat değerine ilişkin kapsamlı bir çalışmanın bulunmuyor olmasıdır. Her ne kadar Yargıtay nezdinde hükme bağlanan pek çok karar ile IP adresine dayalı olarak verilen mahkûmiyet kararları önemli ölçüde bozulmakta ise de gerek soruşturma sürecinde uygulanan koruma tedbirleri gerekse ilk derece mahkemelerince verilen hatalı kararlar nedeniyle oluşan mağduriyetler kolayca telafi edilememektedir. Kaldı ki Yargıtay nezdinde dahi sorunun bütünüyle çözümlenemediği ve yüksek yargı kararlarında konuya ilişkin bazı sorunların hâlen devam ettiği görülmektedir. Bu bakımdan yerli ve yabancı pek çok kaynağı araştırıp konuya ilişkin içtihatları hassas bir şekilde tarayarak yapmış olduğumuz bu çalışma ile IP adresinin tek başına ve baskın bir delil olarak kullanılmasına engel teşkil eden sorunları, başka bir deyişle IP adresinin ceza muhakemesinde ispat değerine olumsuz biçimde etki eden sorunları detaylarıyla ortaya koyarak bu alandaki açığı kapatmayı amaçladık.