Anayasal hak olan sağlık hizmetinin sunulmasında, özel hastanelerin katkısı büyüktür. Yatılı tedavi hizmeti sunan özel hastaneler ile hasta veya hastanın yasal temsilcisi arasında, bir özel hukuk sözleşme ilişkisi kurulmaktadır. Söz konusu sözleşme ilişkisi doktrinde ve uygulamada "Hastaneye Kabul Sözleşmesi" olarak adlandırılmaktadır. Bu sözleşme ilişkisinde temel maksat, hastanın yatılı olarak tedavi edilmesidir. Hastanın yatılı olarak tedavi edilmesine bağlı olarak barınma, beslenme, temizlenme gibi hastanın temel ihtiyaçları da özel hastane tarafından karşılanmaktadır. Burada hastaneye kabul sözleşmesi, hastanın tıbbi tedavisinin özel hastane işletmecisi tarafından üstlenilip üstlenilmemesine göre tam hastaneye kabul sözleşmesi ve bölünmüş hastaneye kabul sözleşmesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Bu kapsamda çalışmanın ilk bölümünde başta hastaneye kabul sözleşmesinin türleri olmak üzere, hastaneye kabul sözleşmenin tanımı, unsurları, tarafları, sözleşme özgürlüğü ile sözleşme sınırları irdelenmiş.
Çalışmanın ikinci bölümünde hastaneye kabul sözleşmesinin hukuki niteliği, doktrindeki farklı görüşler ve Yargıtay kararları kapsamında değerlendirilmiş ve karma kombine sözleşme niteliğinde olduğu kanaatine varılmış.
Özel hastane işletmecisinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi veya haksız fiilde bulunması nedeniyle hastada veya yakınlarında bir takım maddi ve manevi zararlar söz konusu olabilir. Bu nedenle hasta veya yakınları, özel hastane işletmecisine karşı tazminat davası açma hakkı söz konusu olmaktadır. Bu husus da çalışmanın üçüncü bölümünde değerlendirilmiş. Bu kapsamda maddi ve manevi zararların tazminat davasına konu edilmesi, tazminat sorumluluğu için aranan şartlar, kusursuz sorumluluk halleri, zararın hesaplanması, tazminatta indirim sebepleri ve zararın tazminine uygulanacak usul kuralları incelenmiş.
(Tanıtım Bülteninden)