Toplumsal varlığımızı sürdürebilmek için çağımızın düşünüşünü ve bilimini yakalamanın şart olduğuna dair farkındalık oluşturmak amacıyla yazılmış. İnsanlığın, 18. asırdan sonra tamamen yeni akılcı ve bilimsel bir düşünüş biçimine geçtiğinin fark edilmesi istenmiş.
Artık akıl ve düşünme ile bilim yapabilenler varlıklarını sürdürebilirler. Bu çağdan sonra dindar olunabilir ama dinsel düşünme ile onulmaz. Çağdaşlık kaportada değil, motordadır. En zor iş, motoru çağdışı olan insan malzemesi ile çağdaş işler yapmaktır. Başkasının fikirleri ile yaşamak, kendi bedeni üzerinde başkasının kafası ile ortalıkta dolaşmaktır. Müslümanlar, zafer kazanmanın kola dayalı olduğu devirlerde başarılı olmuşlardır. Fakat işler koldan kafaya geçtiğinde jantların üzerine oturmuşlardır. Gelişme, mevcut egemen kişi ve fikirlere düşünme ile meydan okumaksızın gerçekleşemez. Türkiye’nin temel sorunu “düşünmeme”dir. Türkiye konuşuru çok, düşünürü yok ülkedir.
İktidarların, toplumlarını çağlarına göre yeniden üretme görevleri vardır. Bu ihmalin doğuracağı felaketlerin sorumluları onlar olacaktır. İhmal ettiğin şey, seni imha edebilir. Türkiye, ileri dünyaya eklemlenmek istiyorsa, önce düşünüş biçiminde onunla akort yapması şarttır. Türkiye, kafir olmadan, dinsel düşünmeden çıkışı Cumhuriyet’le denemiştir.
İnsanlık çizgisinin tarihine iyi yöneticiler değil, iyi düşünür ve bilimciler girerler. Türkiye, bugün diğer Müslümanlardan göreceli ileride ise, akılcı ve bilimsel düşünüşün yakalanması gerektiğini bir asır önce fark edip uygulayan M. K. Atatürk sayesindedir. O, ülkeyi kurtardığı için değil, düşünsel boyutla ilgili devrim yaptığı için milletinin gönlünde yer etmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)