Türkiye'de bireyin, toplumun ve devletin dinle ilişkisini izah etmek için başvurduğumuz seküler, sekülerlik, sekülarizm, laik, laiklik ve laikçilik gibi kavramların tamamı, Avrupa'da, bin yıldan fazla süren zaman içindeki bir yolculuktan sonra şekillenmiştir. Bu yolculuğun seyrine göre söz konusu kavramlar farklı toplumlarda farklı anlamlar kazanmıştır. Din-siyaset-devlet ilişkileri konusunda ideal bir anlayıştan ve pratikten bahsedilememesinin, bunun yerine Anglo-Sakson laikliği, Fransız laiklik anlayışı, Türk tipi laiklik gibi kavramların kullanılmasının nedeni işte bu tarihsel arka plandır. Bu tarihsel arka planı görmeden, bilmeden ve anlamadan din-devlet ilişkileri konusunda söylenecek her söz eksik olacaktır.
Yaklaşık olarak bir asırdan beri ülkemizin en temel tartışma konularından olan din-siyaset-devlet ilişkilerinde neredeyse başladığımız noktada bulunmamızın nedeni yukarıda bahsi geçen gerçeği görmezden gelmemizdir. Birçok önemli hukuk ve siyaset bilimi kitabında laikliğin din hürriyeti ve din ve devlet işlerinin ayrılığı olmak üzere iki cephesi vardır denildikten sonra laik devletlere, din hürriyeti ve din-devlet işlerinin ayrılması konusunda ciddi sorunlar yaşayan ülkelerin örnek olarak gösterilmesi ve laikliğin yeryüzünde istisna olduğunun belirtilmesi, ancak her iki unsuru da sağlayan istisnalara örnek verilememesi bu konuyu sağlıklı bir zeminde tutarlı bir biçimde tartışamadığımızın en açık göstergesidir. Bu nedenle çok uzun süren bir yolculuktan sonra şekillenen Avrupa'daki din-siyaset-devlet ilişkilerini ve bu ilişkileri ifade etmek için başvurulan kavramları doğru anlayabilmek, sağlam bir zeminde tartışabilmek ve uygun şekilde düzenleyebilmek için ilk bilinmesi gereken şey bu uzun yolculuktur.
(Önsözden)