Endüstri ilişkilerini hukuki bir süreç olarak görme alışkanlığına alışmış ve alıştırılmış bir toplumun ferdi olarak, ekonomi penceresinden endüstri ilişkilerine bakmak da kolay değil, çünkü sendika, toplu pazarlık ve grev kavramlarını zikretmeye başladığınız anda "kanun ne söylüyor" ve "kanunlar elimizi kolumuzu bağlıyor" gibi ifadelerin öne çıktığı bilinmektedir. Oysa haklar yasakçı kanunlara karşı kazanılmış zaferlerdir.
Çalışma hayatı köklü bir değişimin eşiğinde. Sanayi 4.0 tartışmaları ayyuka çıkmış durumda. Bu değişimler yaşanırken temel argüman emeğe duyulan ihtiyacın azalacağı hatta üretim için emeğe ihtiyacın olmayacağı düşüncesi dile getirilmektedir. Üretim için emeğe duyulan ihtiyaç azalacak ama üretilenleri tüketmek için emekçilere ve daha geniş anlamda tüketicilere duyulan ihtiyaç hiç azalmayacak.
Neoliberal umutların gerçeğe dönüşmediği, gelir dağılımının bozulduğu, sermayenin belirli kişiler ve şirketlerde toplandığı, sosyal tepkilerin büyümeye başladığı bir dönemde bu kitabın yayınlanmasının yeni bir yol bulmaya katkı sunacağı ve anlamlı olacağı düşüncesindeyim.
(Önsözden)