Bir ülke düşünün ki, varlığını sona erdirecek bir savaşa, hükümeti, meclisi, genel karargâhı ve devlet başkanı olan padişahından gizli girmiş olsun!
Bir ülke düşünün ki, bu oldubittiden sorumlu olan Harbiye Bakanı’nın karar ortağı, kendi ülkesinin yetkili kurumları değil de Alman Büyükelçisi ve generalleri olsun!
Bir ülke düşünün ki, meşru yönetim organları, savaşa girildiğini, limanları durup dururken bombalanan Rusya’nın protestosuyla öğrensin!
Bütün bunlar insana inanılmaz geliyor, ama Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na girişi, tam da böyle gerçekleşti ve İmparatorluk, tipik bir derin devlet operasyonuyla kendisini savaşın içinde buldu. Yaygın çarpıtmalara konu olan bu süreci aydınlatmak, tarih bilincimiz üzerindeki ipotekleri kaldırıp dünden bugüne taşınan sorunları aşmak için zorunludur.
Bu kitapta Osmanlı’nın, gözünü “Turan”a dikmiş bir “Enverland” haline getirilişinin ve milyonlarca evladını Turan hayalleri ve Alman işbirlikçiliğine kurban edişinin trajik öyküsünü okuyacaksınız...