Her ne kadar bireysel gibi görünen okuma–yazmanın sosyal etkileşiminle nasıl şekillendiği gördükçe, okullarda okuma–yazma adı altında verilen derslerin ve çalışmaların ne denli sınırlı kaldığını görmemek mümkün değil. Hele bir de, bilgisayarların hayatımıza girmesi ve insanlığın bilgi ve birikiminin bilgi teknolojileri ile geniş kitlelere ulaştığını da dikkate aldığımızda, bu etkileşimin boyutları daha da belirginleşmeye başlamaktadır. Bununla birlikte, etkileşim temelli öğrenme ve anlamlaştırmanın nasıl olduğunu anlamak ve bu sürecin birleşenlerini inceleyerek, örnek modeller geliştirmek, eğitimciler için yeni bir meydan okuma olacaktır. Değişen dünyayı okumak ve bu dünyayı şekillendirmede rol alacak bireyler yetiştirmek istiyorsak, okuma–yazma kavramının çerçevesini iyi çizmemiz ve içerisinde yer alan değişkenleri de doğru ve zamanlı anlamamız gerekmektedir.