Bir ülkenin ihtiyacı olan her şeyi üretemeyeceğj hakikattir. Ülkenin üretemediğj bir takım mal ve hizmeti dış alemden satın alabilmesi için döviz stokunun bulunması zorunludur. Döviz stokunun varlığı da dış aleme yapılan satışlara bağlıdır. Bu bağlamda döviz girdisi döviz çıktısından az olan ülkeler bu süreci tersine çevirme arayışına gireceklerdir. Döviz girdisini yukarıya çıkartmanın en temel yöntemi de ihracatın arttırılmasıdır. Bunun olabilmesi de uygulanan teşviklerle bire bir bağlantılıdır.
Türkiye de döviz girdisi az olan bir ülke olması nedeniyle 1980'li yıllardan itibaren ihracata dayalı büyüme modelini tercih ederek bir takım teşvik mekanizmaları kurmuştur. Vergi iade mekanizmaları, düşük faizli krediler, yurtdışı fuarlara yönelik yapılan yardımlar, idari prosedürlerin azaltılması teşviklere örnek olarak gösterilebilecektir.
Bu teşviklerden biri de dahilde işleme rejimi ile getirilen vergisel avantajlardır. Dahilde işleme rejimi ile birlikte esas olarak ihraç malının girdisine ithalatta vergisel muafiyetler tanınmaktadır. Bu muafiyetlerle ihraç malının maliyeti düşürülerek dış piyasalarda rekabet gücü kazanılması hedeflenmektedir.
Türkiye ekonomisi için önemi yüksek olan dahilde işleme rejimi ile ilgili olarak hazırlanan bu kitapta; gümrük mevzuatı ve dahilde işleme rejimi tebliğlerinde yer alan düzenlemeler, rejimle bağlantılı KDV, ÖTV, KKDF, damga vergisi, vergi, resim ve harç istisnası mevzuatı irdelenmiş, dahilde işleme rejiminde yapılan işlemlerin muhasebe kayıtları örneklerle anlatılmış ve emsal Danıştay kararları eklenmiştir. Ayrıca, karşılaşılan örnek olaylar, okuyucunun zihninde konunun netleşmesi adına ilgili mevzuatın ardından ele alınmıştır.