Küreselleşme’, bugün pek çok şeyi açıklamakta kullandığımız anahtar bir kavram. Birçok farklı olguyu bu kavramla açıklıyor, bir sürü olumsuz gelişmenin müsebbibi sayıyoruz; Seattle ve Washington’daki protesto gösterilerini destekliyoruz. Bizim için küreselleşme, zengin ülkelerdeki fakirliğin ve fakir ülke halklarının daha da fakirleşmesinin nedeni.
Peki gerçekten tüm sıkıntılarımızın sorumluluğu küreselleşmede mi? Daniel Cohen, birçok dile çevrilen bu kitabında sorumluluğun küreselleşmede değil “yeni sanayi devrimi”nde olduğunu iddia ediyor. Cohen’e göre işsizliğin ve günümüzün eşitsizliklerinin kaynağında ticaret değil, bu köklü yapısal dönüşüm yatıyor. Bunun bir kanıtı da fakir ülkelerle yapılan ticaretin sınırlarının dar olması. Yoksul ülkelerle ticaret, hâlâ en zengin ülkelerin bir yılda ürettikleri zenginliğin yüzde üçünden daha azını temsil ediyor.
Küreselleşmeyi, zengin ülkelerin hali hazırda yaşadığı krizlerden sorumlu tutan telaşeci görüş, Cohen’in pratikte hiçbir temeli olmadığını ispata çalıştığı bir düşünce. Keza, Cohen’e göre, himayecilik de eşitsizlikleri giderme yönünde uygulanan kolaycı bir çözüm. Tıpkı serbest ticaret gibi himayecilik de bazı grupları diğer gruplar karşısında ayrıcalıklı hale getirir ve gruplar arasındaki çatışma son derece şiddetli hale gelebilir.
Cohen, bizi basmakalıp eşitsizlik analizlerine karşı uyarıyor ve krizle mücadele için dikkate almamız gereken yeni perspektifler sunuyor. Fakirlik ve eşitsizlikle mücadelenin yolu, bunların kaynaklarını iyi bilmekten geçiyor.