İstanbul’da bugün Pera adını verdiğimiz semt, Bizans döneminde surlarla çevrili başkent Konstantinopolis’in karşısında, Haliç’in doğu yakasında, şehir ötesi anlamı içeren “Peran” veya “Perea” adıyla anılıyordu ve Bizans’ın on üçüncü bölgesini oluşturuyordu. Bölgeye, İstanbul’un fethinden sonra yabancı elçilikler, 17. yüzyıldan itibaren de Rum tüccar aileleri yerleşmeye başladı. Pera tarih boyunca İstanbul’da Fener’den sonra en fazla Rumun yaşadığı bölge olmuştur.
1804’te Galatasaray’da inşası tamamlanıp ibadete açılan ve Meryem Ana’ya adanan Panayia Kilisesi”nin açılış ayini ile birlikte, Pera’da yaşayan Rumlar Stavrodromi–Pera Rum Cemaati’ni kurdular ve Rumların bölgedeki etkin varlığı 1955’teki 6–7 Eylül olaylarına kadar sürdü. İstanbul’da yaşayan Rumlar, asırlar boyunca İstanbul’un kültür mozaiğinde çok önemli bir yer tuttu.
Sula Bozis İstanbul Rumları adlı bu çalışmasında, İstanbul Rumlarının ekonomik, toplumsal ve kültürel yapısını tarihsel süreç içinde anlatıyor. Gösterdikleri ticari faaliyetlerle İstanbul ekonomisinde önemli bir yer tutan ve benimsedikleri kentsoylu hayat biçimiyle şehrin sosyal yaşamı üzerine etki eden Rumların ticari yaşamlarıyla ve gündelik hayatlarıyla ilgili ayrıntılı bilgi verirken, yazılı kaynaklara ve sözlü görüşmelere başvuruyor. Yazmalar, diplomalar, fotoğraf albümleri, okul kayıtları gibi evraklardan oluşan çok zengin bir arşivden yararlanarak ve Rum cemaatinin bugün hâlâ hayatta olan mensuplarının tanıklıklarına dayanarak, İstanbul Rumlarının gündelik yaşamıyla ilgili bilgiler vermekle yetinmiyor, sayısal dökümlerle de cemaatin İstanbul hayatında tuttuğu yeri somut bir şekilde gözler önüne seriyor.