Tarihsel sürece bakıldığında basının ve haberin, her dönemde siyasal bir etkinliği olduğu görülmektedir. Haber, “üç gücü”; yasama, yürütme ve yargıyı denetleyen ve etkileyen “dördüncü güç” olarak işlev görmektedir. Fransız Devrimi’ni hazırlayan nedenlerin başında, düşün adamlarının basında yer alan yazıları gösterilmekte, yönetim erkleri de basını ya kendi yanlarına çekmeye ya da susturmaya çalışmaktadır. Basından destek almayan bir yönetimin, tarihsel evrimde başarılı olabilmesi olanaklı görünmemektedir. Basın, kamuoyunu etkileyerek ya da yansıtarak, yönetim katmanlarına yapılması gerekenler konusunda ışık tutmaktadır.
Ülkemizde, özel televizyonların ortaya çıkışı ve uydu kablo yayıncılığının başlamasından sonra, çok kaynaktan haber alınabilmektedir. İnsanlar ‘enformasyon bombardımanı’na tutulmuş gibidir. Ancak, George Orwell’in “1984” adlı romanındaki öngörüsü bir anlamda gerçek olmuştur. Kameralar sürekli insanları gözlemekte ve haber yapabilecek malzeme aranmaktadırlar. Adeta, Aldous Huxley’in, televizyon yayınları başlamadan önce yazdığı “Cesur Yeni Dünya” (Brave New World) yapıtındaki görüşü gerçekleşmiş, insanlar hazza boğularak denetlenir olmuştur. Yoğun bilgi altında kendine gerekli olanı seçme güçlülüğünü yaşayan insanlar, sonuçta aktarılan bilgiden yararlanmaktadır.
Gerçekte de günümüzde kitleler, enformasyon bombardımanı altındadır. Çok sayıda televizyon kanalından, çok sayıda haber aktarılmaktadır. Haberler, televizyonun diğer programlarını destekler nitelikte eğlence formatı içinde sunulmaktadır.
Bu çalışmada, haberin ortaya çıkışından günümüze değin geçirdiği evreler; haber ve habercilik kuramları, ha–ber değerleri kriterleri ile bunların zaman içinde özellikle televizyon haberciliği ile değişen biçimleri, radyo ve tele–vizyonda haber söylemi ve yaratılma olanakları incelenmektedir.