Türklerle olan birlikte yaşama tecrübesi uzun süreye dayanan Ermeniler üzerine yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu, Ermeni Meselesi olarak kavramsallaştırılan bir alana dönüştürülmüştür. Dolayısıyla Ermeni kökenli Osmanlı tebaası, çatışma alanlarının dışında çok az araştırmanın konusu olmuştur.
Yıldız Deveci Bozkuş, yaptığı çalışmasıyla ihmal edilen bir olguya odaklanmıştır. Modern aydın sınıfının ortaya çıkması uygun atmosferin oluşmasıyla ilgilidir. Osmanlı aydın sınıfı da kendine özgü hâlleriyle uygun atmosferin oluşmasıyla doğmuştur. Ermeni kökenli aydınlar da aynı atmosferde nefes alıp vermişlerdir. Hatta denilebilir ki Türklerden yüzyıllar önce matbaa kurmuş olmalarına rağmen Batı'daki entelektüel gelişimden ziyade Ermeni aydının ortaya çıkışı, ağırlıklı olarak Osmanlı başkentinde yaşanılan süreçlerin sonucu olmuştur. Entelektüel dünyayı bu anlamda Osmanlı-Türk aydınının çıkışı ve gelişimi süreçlerinden ayırmak doğru olmayacaktır. Bu süreçte Türk kültürel hayatına Ermeni kökenli aydınların bir anlamda lojistik destek olarak görebileceğimiz katkıları olmuştur. Bu katkılar daha çok sözlük, musiki, sanat vb. alanlarda kendini gösterecektir.
Yıldız Deveci Bozkuş, ele aldığı kişiler ve eserleri üzerinden yaptığı araştırmasıyla bu katkıyı söylem düzeyinden olgularla desteklenebilir düzeye çekerken, Ermeniler üzerine yapılacak araştırmalara farklı kapılar açılabileceğini de göstermiştir.
Prof. Dr. Ahmet Özcan
Yıldız Deveci Bozkuş'un bu eseri, Osmanlı Ermenileri ile ilgili bir çalışmanın 1915 olaylarının dar çerçevesinin çok ötesinde olabileceğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Bozkuş, bu kapsamlı çalışmasıyla Osmanlı Ermenilerinin Osmanlı kültür ve bilim dünyasına katkılarını ortaya koyarken, bu cemaatin Osmanlı toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğunu da göstermektedir. Yüzyıllar boyunca devam eden girift toplumlar arası ilişkileri birkaç yıllık siyasi/askeri çatışmaya sıkıştırmak Türkiye'deki Ermeni çalışmaları literatürünün en büyük zaaflarından biridir. Bu sebeple, bu eserin literatürdeki önemli bir boşluğu doldurduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık
(Tanıtım Bülteninden)