Türkiye'de önerilen sistem, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş, duyulmamış, bir "Neverland hükümet sistemi"dir. Bu sistem, demokratik dünyada denenmemiş bir sistemdir; dolayısıyla sonuçlarının ne olacağı belli değildir. Hükümet sistemleri, anayasa hukuku biliminin verilerinden uzaklaşılarak, özgün modeller "kurgulanarak", deneysel sistemler tasarlanarak düzenlenebilecek, tabir caiz ise, üzerinde kumar oynanabilecek bir şey değildir. Bu alanda kumar, hürriyetin ve demokrasinin kaybıyla sonuçlanır.
Hiç olmazsa, bu "Neverland sistemi"ni tasarlayanların, halka saygıları varsa, halkoylamasından önce, halkın karşısına çıkıp, açıkça ve dürüstçe, önerdikleri sistemin başkanlık sistemiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını, önerilen sistemin dünyada eşi benzeri görülmemiş yepyeni bir sistem olduğunu söylemeleri gerekir. Halkın neye oy vereceğini bilmesi, halkın en doğal hakkıdır.
Yıllarca üniversitede anayasa hukuku dersi vermiş, anayasa hukuku alanında pek çok kitap ve makale yazmış, hayatını anayasa hukukuna adamış bir akademisyen olarak, bu Anayasa değişikliği teklifini okumuş olmaktan dolayı derin bir üzüntü duyuyorum. Anayasa değişikliği kabul edilirse, artık "elveda kuvvetler ayrılığı", "elveda anayasa" demekten başka söyleyecek bir söz kalmayacak.
Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Gelecekte yazılacak Türk anayasa hukuku kitaplarında, içinden geçtiğimiz şu yıllara yönelik bir bölüm muhakkak tahsis edilecektir; "birinci meşrutiyet", "ikinci meşrutiyet", "millî mücadele", "27 Mayıs", "12 Mart", "12 Eylül" dönemlerine tahsis edildiği gibi. Hiç olmazsa, gelecekte yazılacak bu kitaplarda, 2016 - 2017 yıllarında ülke böyle bir krizden geçerken, ülkede kuvvetler ayrılığına son veren bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilirken anayasa hukukçuları sustu denmesin; hiç olmazsa adım susan anayasa hukukçularının arasında anılmasın.
Bu kitabı bunun için yazdım!
(Tanıtım Bülteninden)