Türkiye Cumhuriyeti 90. yılına doğru yol alırken, toplumumuz bir kimlik krizine doğru mu gidiyor? Kültürel kimlik konusu, son yıllarda gündemin ön sıralarına yerleşirken, çeşitli iç ve dış etkenler, gittikçe giriftleşen, alacağı yön tam kestirilemeyen, bir kimlik sorunu yaratmakta...
Gelişmeleri, her türlü siyasal gündemin dışında ve ötesinde, bilimsel bir ortamda, tarihsel bağlam içinde, değişik açılardan değerlendirmenin, bir durum saptaması yapmanın gereği ortadadır. Gönül Pultar'ın titiz çalışmasıyla ortaya çıkan bu derleme, bir "durma ve düşünme" olanağı yaratarak, tam da bunu gerçekleştiriyor.
Cumhuriyet kurulmadan önce ve kurulurken yürütülen kültürel kimlik arayışlarını ve bunların yeniden müzakeresini irdeledikten ve o süreçte ortaya çıkmış olan meseleleri hatırlattıktan sonra; kültürel kimliğin, genetik, etnik, dinsel, dilsel ve ulusal boyutlarıyla olduğu kadar, mekânda ve metinde temsiline odaklanıyor. Bir yandan, Batı'da, yıllar yılı tarihyazımı ile edebiyat, sinema ve tiyatro ile yansıtılan, kuşaktan kuşağa aktarılan, hâlen geçerli “imge”yle yüzleşmeye davet ederek, adaylık konusunda AB nezdinde karşılaşılan tepkilere açıklık getiriyor. Öte yandan, İslâmcılığın analizi ve bir cemaat örneğinde, İslâmî hareketin geçirdiği evrelerin incelenmesi yoluyla, kimlik sorununun önemli bir öğesinin anlaşılmasını sağlıyor.
Değişik disiplin ve uzmanlık alanından gelen otuz Türk ve yabancı bilim adamı, hiçbir ideoloji yüklenmeksizin kaleme aldıkları makalelerde düşündürücü ve ufuk açıcı yorumlar getiriyorlar. Gerçekleştirdikleri derinlikli analizler, Türkiye Cumhuriyeti'nde kimlik ve özellikle kültürel kimlik konusunun, herhangi bir siyasal demeç ya da yalınkat propaganda, sığ suçlama ya da üstünkörü hükümle geçiştirilemiyecek kadar katmanlı ve karmaşık olduğunu gösteriyor.