Tarık Zafer Tunaya, kırk dört yıl önce,1960'da bu kitabın ilk baskısına yazdığı önsözde bir hoca olarak kendini tanıttıktan sonra kendi kendine sorduğu "Ödevim nedir?" sorusuna şöyle cevap vermişti:
"Ödevim laboratuvarım olan siyasî hayatın dinamiklerini, fikirlerini ve olaylarını ilim açısından incelemektir. Evvela siyasî olaylarla fikirler arasında münasebet kurmaya çalışırım. Sonra da fikirlerle olayların zamanın akımı içinde nasıl geliştiklerini, özlerini muhafaza ettikleri halde nasıl değişik şekillere büründüklerini, şekiller aynı kaldığı halde özlerin nasıl değiştiğini araştırırım. Benim için olay, olaydır. Ben önce olayı tesbit ederim. Sosyal bütün içinde onu müşahede ederim. Şair değilim, beni incelediğim tablonun içinde bulamazsınız. Olaya dışarıdan ve değişik yönlerden bakmaya çalışırım. Sonra değerlendirme işine geçerim. Çünkü bir olayın iyi veya fena, ahlâkî veya gayri ahlâkî oluşu onu ortadan kaldırmaz."
İşte Tunaya Hoca tüm akademik yaşamı boyunca bu yönteme bağlı kalarak ülkemizin siyaset bilimine büyük katkılarda bulundu. Batılılaşma hareketlerini incelerken, bu hareketleri yaratan düşünceleri olaylara bağlayarak ayrı ayrı çözümleyip, bunlardan bir senteze ulaşmaya çalışan Tunaya'nın bu değerli çalışması aradan geçen bunca zamana ve kendisinden sonra gerek öğrencilerinin gerekse yerli, yabancı diğer bilim adamlarının yaptığı değerli katkılara rağmen önemini korumaktadır.
Yıllar önce yazdığı önsözde bu kitabın ne anlama geldiğini belirtirken, Mozart'a atfedilen şu cümleyi de aktarması Tarık Zafer Tunaya'nın ne denli öngörülü bir bilim adamı olduğunu göstermiyor mu? "Mızrağımı geleceğin sonsuz ufuklarına fırlatıyorum