Sözleşmesel ilişkiye yabancı bir kimsenin, anılan türden menfaatinin bu yolla korunması ve sigorta tazminatını talep eden kişi konumuna getirilmesi, acaba sorumluluk sigortasını, TTK m. 1454 hükmünde düzenlenen başkası lehine mal sigortası ilişkisine mi yaklaştırmıştır? Bu soru ile başlayan tartışmaların altında yatan ve aranan doğru yanıt, doğrudan dava hakkının hukuki niteliğini Türk Hukuku bakımından da tayin edecektir.
Karşılaştırmalı hukuk bakımından çalışmamızda esas aldığımız hukuk sistemleri; Alman, İngiliz ve Fransız Hukukları olmuştur. Lâkin, bu hukuklarda, doğrudan dava hakkıyla ilgili olarak yapılan hukuki nitelendirmelerin, borçlar hukuku kaynaklarımızın farklı olması sebebiyle Türk borçlar hukuku sistemi ile örtüşmediği görüldüğünden, TTK m. 1478 hükmünün esasa ilişkin hususlarında yabancı hukukları kendimize kıyas ve örnek almamız mümkün olamamıştır. Anılan nedenle de söz konusu hukuklardaki doğrudan dava hakkını tanıtabilmek bakımından çalışma içerisinde onlara ayrı ve özel bir kısım açmakla yetinilmiştir.
Uygulamada yaşanacak tartışmalar sadece doğrudan dava hakkının kapsamı ile hüküm ve sonuçları ile sınırlı değildir. Düzenlenen bu hakkın zarar gören tarafından kullanılması sırasında medeni usul hu-kuku hükümlerimiz ile uyumu da bir meseledir. Bu nedenle, TTK m. 1478 hükmünün zarar gören tarafından kullanılması aşamasında tabi olunacak usul kuralları da çalışmada ayrı bir bölümü hak edecek kadar önem arz etmiştir (Tanıtım Bültenin’den)