Dünyamız yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluştu ve üzerinde yaklaşık 4 milyar yıldır yaşam barındırmakta. Üstelik bütün evrende yaşam barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. Dünyadaki yaşamın çeşitliliği ve bolluğu dünya tarihinde yaşanan 5 büyük kitlesel yok oluş ile kesintiye uğradı. Son büyük yok oluş günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce yaşandı ve o zamanın hâkim omurgalıları olan dinozorların da sonunu getirdi. Dinozorların sonu o dönemde önemsiz bir grup olarak görünen memelilerin gelişmesinin ve çeşitlenmesinin önünü açtı. Felaket gibi görünen bu olay, aslında bizim türümüzün ortaya çıkmasını sağlayan sürecin de başlamasını sağladı. Nihayetinde yaklaşık 300 bin yıl önceye ait kayaçlarda Homo sapiens'e dâhil edilebilecek bireylerin fosillerine ilk kez rastlandı. Ancak türümüzün ortaya çıkması dünyanın yaşam ortamlarını en fazla değiştiren ve dünya tarihinde bütün biyolojik çeşitliliğe en fazla etki eden türün de ortaya çıkması demekti. Bu etkiler maalesef büyük ölçüde olumsuz sonuçlara neden olmaktadır ve günümüzde dünyamız çok büyük bir biyolojik çeşitlilik krizi ve iklim krizi tehdidi altına girmiş durumdadır. Gezegenimizin sağlığı her gün biraz daha bozulmaktadır. Bu bozulmanın etkileri üzerimize çöktükçe gördük ki insanın sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi gezegenin de sağlıklı olmasına bağlıdır.
Ekosistemin ve besin zincirinin halkalarından birisinin sağlığı bozulursa diğerlerinin sağlıklı kalabilmesi mümkün değildir. Yani çözüm "tek sağlık" yaklaşımındadır. Sağlıklı bir çevre, sağlıklı biyolojik çeşitlilik, sağlıklı insan ve sağlıklı bir gezegen. Ancak bunların sağlanabilmesi canlılar, doğa ve gezegenimiz hakkında büyük bir bilgi birikimi ve bu birikimi doğru kullanabilecek, yani bilim okuryazarı bireylerle mümkündür. Gerçekten de kitabın orijinal önsözünde de belirtildiği gibi, bilim okuryazarı öğrenciler hiçbir dönemde gezegenimizin, biyolojik çeşitliliğin ve insanlığın geleceği için bu kadar önemli olmamıştı.