Şu hep olmuştur : Akademisyenler, inceledikleri konulara dalar, derinleşir ve bir süre sonra ayrıntılarda kaybolurlar. Akademisyenin farkına varamadığı en büyük hatası da o zaman başlar ; sanır ki karşısındaki ( öğrenci ) en az kendisi kadar konuyu bilmekte ve yine onun kadar konulara ilgi duymaktadır. Öğrenci ise, derslerde hocanın ne dediğini anlamaz ; zira temel bilgileri almamıştır bile.
Kavramlar kendisine yabancıdır, âdeta havada uçuşur. Hele bu öğrenci daha 1. Sınıftaysa… Başka bir şehir, ev-yurt barınağı, yeni arkadaş ortamı derken, biriken bir yığın düşünceyle geldiği üniversitede, bir de hocasının ilk zamanda derslerde anlattıklarıyla allak bullak oluyor. Oysa o, kendine biraz zaman verilsin ister; işte o vakit bulacağı temel-giriş kitaplarıyla okuluna ve derslerine ısınmak ister. Esasen bizim bu kitapla yaptığımız da bu.
Bizi de geçmişe ( kendi geçmişimize ) dönük ve “yeni” öğrencilerimiz için bu kitabı hazırladık. Kitaba “Giriş” dememiz bu yüzden. Ama bu sadece onlar için değil. Bizim gibi, geri dönüp, tekrar tekrar hatırlamak isteyen meslektaşlarımız ve öğretmenlerimiz için de…