Çok kitap okurdum, çok severdim okumayı. Annem yasaklardı bana ve böyle yasakladığı vakit, "bırak onu dantel, elişi yap" derdi. Ev kızıyım ya. Bir de bizim komşumuz vardı, Dilara abla. Ona gizlice giderdim. Dilara abla çok gazete, mecmua alırdı... onun çocuklarının macera kitapları vardı, onları okurdum. Roman okurdum, gazete okurdum, ama annem yasaklardı bana. "Dantel ör, dantelini ör, bırak o kitabı" derdi. Ayla Ö.
Bir de kırçıllı önlüğümüz vardı, siyah-beyaz kırçıllı, beyaz yaka. Siyah bile değildi önlük. Belki varlıklı ailenin çocuklarınınki siyahtır onu bilemeyeceğim; çünkü bizim mahalle orta halli bir mahalleydi. Herkesin önlüğü de yakası da aynıydı. Ayağımızda da ...Soğuk Kuyu lastik ayakkabımız vardı... Gene dediğim gibi fakir ailenin çocuğu giyiyordu onu, tabi, biz de giydik. Su geçirmiyor, çamurda falan temizlenmesi kolay, çabuk yıpranmıyor, eskimiyordu; onun için onu giyiyorduk. Ayşe T.
O zaman da kızlar, erkekler hep bi arada okurdu gine de aynı öyle. Kızlar oğlanlar aynı sırada otururdu. Yalnız şöyleydi, kızlar küçük çocukları aralarına alırdı... Yaşı büyük amma ufak boylu çocukları da kızların arasına alırlardı. Yani kızlarnan muhabbet şeyi olmasın diye. Ama hep beraberlik bir okulda okurduk. Yani ben çok oturdum. Ben Aişe diye bi tane, bi de neydi kızın adı Selver, Selver diye kızman bi sene oturdum. Yani sene bitinceye kadar beraber oturduk. Hasan A.
Radyo 1950*1 i yıllarda Doğanbey'e ilk defa geldi ve bu şekilde gördük. Hatta radyonun içine, arkasına bakıyoruz acaba insan mı vardır ne konuşuyor falan diye... Doğanbey PTT Müdürlüğü'nde bir telefon vardı. Başka kimsede yoktu. O da manyetolu telefondu. Mesela İzmir'le konuşmak gerek, PTT'ye gideriz, yarım saat, bir saat bekleriz. Sıra bize gelir konuşuruz falan. M. Oğuz Y.
Dövülmemek için pencereden atladım, kaçtım. Neriye kaçıyım? Eve geldim. Evde annem "niye geldin?" dedi. "Ya anne" dedim, "ben de suç işledim, o da işledi, onu dövmedi" dedim, "beni dövecekti" dedim, "ben de pencereden kaçtım" dedim. Elimden duttuğunnan okula geldik. Annem, hemen kapıyı vurdu, içeri girdik. Elimi bööle tutup, "Ferda hanım" dedi, "yani sen" dedi, "bunu niye dövmüyon?" dedi. "Sınıf penceresinden atlıyor" dedi. Pabucunu çıkardı, o yemeni dediğimiz, halktan kadın¬ ların giydiği papucunu çıkardı, bana dört dene gapattı. Öğretmenden belkim iki dene yiyecektim. Bana dört dene gafama vurdu, "bunun kemiği benim, eti senin" dedi. Yüksel Ö.