Milletlerin gücü, ürettikleri kültür ve medeniyet değerlerinin varlığıyla ölçülmüştür. Bu sebeple insanlık tarihi, insanın zihni faaliyetlerde bulunma kabiliyetiyle ürettiği bilim, sanat ve kültür değerlerinin serüvenlerini, insanın kurduğu medeniyetleri ve medeniyetler arası ilişkileri anlatmaktadır. Medeniyetler ise bağrında yetiştirdiği kültür ve sanat kahramanlarıyla yaşarlar. Çünkü bu kahramanlar mensubu oldukları toplumlara şekil ve ruh verirler. Kalbi ölümsüzlük düşüncesiyle kodlanan insan, tabiatı gereği kalıcı olanın peşinden koşmuştur. İnsanın bedensel varlığının toprağa karıştığı ancak düşüncelerin daima diri kaldığı yeni bir dünya için bu erek, kuşkusuz anlamlı ve kıymetlidir. Sanatçı işte bu ereğin merkezinde olan, değerler silsilesinin nirengi noktasında duran bir mihenk taşıdır.
Bu değerler silsilesinde ise ülkemiz ve şehrimiz açısından merhum Sezai Karakoç'un özel bir yeri vardır. Zira o; eylemleriyle söylemlerini dengede tutabilmiş, daha sonra bunları aynı potada eritebilmiş nadir fikir ve sanat adamlarımızdan birisidir. O, seksen küsur yıllık bereketli ömründe; dillerden düşmeyen, kalplere esin ve huzur veren, zihinlere umut ve sevgi aşılayan diriliş metinlerine imza atmış bir şahsiyettir.