Ailenin kendine saygı duyan, sınırlarını bilen, üretici ve yaratıcı bir nesil yetiştirmedeki gücü, hiçbir maddi ve teknik kaynakla karşılanamayacak bir güç. Ailenin bireyin biyopsiko-sosyal iyilik halini temin eden bir kurum olarak varlığı, devletin işini kolaylaştıran ve istediği bir durumdur. Çünkü güçsüz aile, güçsüz bireyler anlamı taşır. Bu nedenle aileye yönelik sosyal hizmet ve yardımların ihtiyaçlara göre süreklilik arz etmesi anayasal bir yükümlülük haline gelmiştir.
Bütün toplumlarda olduğu gibi, ülkemizde de değişen, dönüşen aileye daha yakından bakmanın önemli olduğu düşünülmüş. Çalışmanın bazı bölümleri daha önceki çalışmalardan yapılan derlemelerden oluşmaktadır.
Birinci bölümde aile, sosyolojik ve psikolojik kuramlar açısından incelenmiş, ikinci bölümde evlilik ve aileye ilk adım olarak evlilikte iletişim ve çatışma durumları ele alınmış. Üçüncü bölümünde, aile danışması ve aileyle profesyonel çalışma aşamaları ve örnekler üzerinde durulmuş. Bu bölümün sonuna aile danışmanlığı eğitimi ve etik konusu eklenmiş. Son bölümdeki tartışma ve son sözde ise, bireyselleşme ve aile içinde yaşamanın tarafımdan benimsenen usul ve tarzına ilişkin ele alışlar yer almış.
(Önsözden)