Değerli Okurlar,
CHD'nin yeni bir sayısında daha sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Her zaman olduğu gibi bu sayımızda da ceza hukuku literatürümüze değer katacağını düşündüğümüz birbirinden kıymetli bilimsel çalışmaları sizlerle paylaşıyoruz.
Bu bağlamda yazarlarımıza ve titiz değerlendirmeleri nedeniyle tüm hakemlerime teşekkürlerimizi sunuyoruz. Daha önceki planlamamızda bu sayının 10. Yıl özel sayısı olarak çıkarılması düşünülmüştü. Ancak gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bu özel sayı için makale göndermek isteyen bilim insanlarının yoğun talepleri karşısında bizim için çok önemli olan bu özel sayıyı bir sonraki sayımız olarak Nisan 2017'de sizlerle buluşturmaya karar verdik. Bu özel sayıyı çok önemsiyoruz. Zira 10 yıl boyunca tamamen amatör bir ruh ve heyecanla ama aynı zamanda kuruluş ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak ve bilimsel çizgisinden ödün vermeden sürdürdüğümüz bu inisiyatifi taçlandırmış olacağız.
Günümüzde fakülte dergilerinin dahi düzenli olarak basılmasında yaşanan güçlükler göz önünde bulundurulacak olursa, bir ihtisas dergisinin 10 yıl boyunca her sayısını dopdolu bir içerikle basabilmiş olması, en azından ortaya konulan kolektif emeği göstermesi bakımından, son derece değerlidir. Burada kolektif emek vurgusunu özellikle yapmaktayız çünkü CHD ailesi olarak bu Dergiyi CHD çevresi olarak ifadelendirebileceğimiz geniş bir yazar ve hakem kadrosunun özveri ve çabasıyla bugünlere getirebildik. Umut ediyoruz ki, nice 10 yılları hep birlikte ve aynı heyecanla kutlarız.
Hatırlanacak olursa her yılın son sayısında o yıla ilişkin değerlendirmeler yapar, bir bakıma kendi adımıza o yılın muhasebesini çıkarırdık. Ancak bu yıl böyle yapmayacağız. Çünkü bu yıl gerek ulusal gerekse küresel boyutta acının, gözyaşının, kaosun, istikrarsızlığın hâkim olduğu "olağanüstü" bir yıl oldu. Artık vakit yarını umutla ve yeniden inşa etmenin vaktidir. Her ne kadar hatırlamak istemesek de 2016 yılı pek çok açıdan belleklerimize kazınan tecrübeler yaşattı ancak bunların gerçek anlamda bir tecrübe olarak nitelendirilebilmesi için gerekli derslerin de çıkarılmış olması gerekmektedir. Biz tüm samimiyetimizle bu derslerin çıkarıldığına inanmak istiyoruz. Yarını umutla inşa etmenin ilk adımı belki de bu inancı derinleştirmek ve korumaktır. Bunu gerçekleştirmek zorundayız çünkü 2016 yılının son günleri 2017 için de bir sakinlik vadetmiyor. Bu kez daha öngörülü davranarak hukuk devletinin temel prensiplerinin kararlılıkla gözetildiği, yapıcı bir dilin egemen kılındığı, ülke ve ulus menfaatlerinin her şeyin önünde kabul edildiği bir tutum sergilenmelidir. Bunun için hukuk güvenliği her iki boyutuyla, hukuka duyulan güven ve hukukun sağladığı güven, en önemli dayanak noktası olacaktır. Bu ilkesel tutum, gerek 2017'de yoğunlaşacak Anayasa çalışmalarında, gerekse ceza ve ceza muhakemesi hukuku mevzuatına ilişkin olarak yapılması muhtemel değişiklikler bakımından bir pusula özelliği taşıyacaktır. Biz umutluyuz çünkü o pusulanın bizi aydınlığa çıkaracağını biliyoruz. Bilindiği üzere 2016 UNESCO tarafından Aristoteles yılı ilan edilmişti. Her ne kadar ona yakışır bir yıl geçmemiş dahi olsa en azından 2016'yı Aristoteles'i hatırlayarak ve onu 2017'ye taşıyarak girelim: "Umut, uyanık insanın rüyasıdır!"