Bu kitapta, sanat ve ceza hukukunun güncel, sorunlu alanlarına değinilmiştir. Çerçevesi ve yargı uygulamaları farklı da olsa, sanat özgürlüğünün desteklenip korunması mevzuatça düzenlenmiştir.
Sanat, bireyin kendisini özgürce geliştirmesi, kişiliğini ve yaratıcı yeteneklerini oluşturması için vazgeçilemez bir haktır. Bireysel gelişim için de demokratik, özgür, laik ve huzurlu bir toplumsal yaşam amaç ve dayanışması için de elzemdir. Hukuksal düzenlemeler sınırlamak için değil, koruyarak destekleyip geliştirmek için olmalı, siyasal gücü elinde tutanların da toplumun da besleneceği doğal bir kaynak olarak görülmelidir. Önemli olan, gündelik yaşamda ve yargı uygulamasında evrensel koruma ve desteğin hayata geçirilmesidir.
Telif hakları, eser yaratma, marka ve patent, komşu haklar, sanat ve meslek dolayısıyla özel hukuku ilgilendirmekle birlikte, sanat ve sanatçılar sıklıkla kamu hukuku alanında, özellikle de ceza hukuku alanında siyasal iktidarlar ve adli yargı ile karşı karşıya gelirler. Sanatsal üretim ve performanslar, ceza hukukunda hırsızlık, din ve devlete hakaret, sahtecilik, pornografi ya da kişilik haklarının ihlali gibi suçlamalarla karşılaşır. Sanat adı altında, aynı zamanda sanata, sanatçıya ve ürettiklerine de zarar veren haksız eylemlerin yapılması nadir değildir. Siyasal iktidarlar da, eleştiriden beslenmek yerine oy ve güç kaybetmek kaygısıyla, kendilerini de toplumu da bireyi de sanattan mahrum bırakmak için çok şey yaparlar. Sağlıklı bir toplumun da çağını yaşamak isteyen bireyin de geleceğini kurgulayanların bunu en iyi sanat yardımıyla yapabileceği unutulmamalıdır.
Büyük Atatürk'ün özlü ifadesi gibi, "Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur".