Haziran 2017 sayımızda kamu hukuku ve özel hukuk alanlarından derlediğimiz oldukça zengin ve o ölçüde yetkin bir içerikle yeniden sizlerle buluşuyoruz. Bu sayımızda Hukuk Tarihi, Anayasa Hukuku, Kamu Hukuku, Ceza Hukuku, Medeni Hukuk, Roma Hukuku,İcra ve İflas Hukuku, Medeni Usul Hukuku, Eşya Hukuku, Avrupa Birliği Hukuku, Karşılaştırmalı Hukuk ve Uluslararası Ticaret Hukuku alanlarını ilgilendiren birisi İngilizce sekizi Türkçe toplam dokuz makale, biri İngilizce aslından mahkeme kararı çevirisi, diğeri de Almanca aslından makale çevirisi olmak üzere iki adet çeviri yer almaktadır.
Dergimizde yer alan ve alanlarında yetkin akademisyenler ve hukukçular tarafından yazılan makalelerin, çevrilen mahkeme kararı ve makalenin anılan hukuk disiplinlerine önemli katkılar sağlayacağı inancındayız. Diğer sayılarımızdan farklı olarak ilk kez bu sayımızda bir öğrencimiz tarafından yazılan ve fakültemizce 2015-2016 Eğitim Öğretim yılında düzenlenen "Modern Anayasal Demokrasilerde Kuvvetler Ayrılığının Dünü ve Bugünü"başlıklı makale yarışmasında birincilik ödülü alan bir makaleyi de yayınlama kararı aldık. Bu yolla özellikle lisans eğitim ve öğretiminin belli bir aşamasından sonra başarılı öğrencilerin bilimsel makale yazmasının akademi tarafından teşvik edilmesinin ülkemiz akademisinin gelişimine olumlu katkılar sağlayacağına yönelik inancımızın gereğini de yerine getirdiğimizi düşünüyoruz.
Prof. Özlem Yenerer Çakmut, "Kadına Karşı Şiddet-Cinsel Şiddet Kavramı ve Türk Ceza Kanunu m. 102'ye Genel Bakış" başlıklı makalesinde ülkemizin kanayan yaralarından
birisi olan kadına yönelik cinsel şiddet kavramını incelemektedir. Prof. Yenerer Çakmut, kadına yönelik suçun içeriği ve ülkemizdeki yaygınlığına vurgu yaparak bu suçun
insanlık suçu kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yine Yenerer Çakmut sorunun sadece ülkemizi değil tüm dünyayı ilgilendiren küresel çaplı bir sorun
olduğunun altını çizmekte, ancak TCK'nın ilgili suça ilişkin düzenlemesinin bu suçun ciddiliğinin,mahiyetinin ve yaygınlığının hukuki karşılığı olmayıp, sorunu çözmekten uzak
olduğunu belirtmektedir.
Fakültemiz üçüncü sınıf öğrencilerinden Oğuzhan Sarıca'nın Fakültemizde düzenlenen "Modern Anayasal Demokrasilerde Kuvvetler Ayrılığının Dünü ve Bugünü" başlıklı makale yarışmasında birincilik ödülüne layık görülen "Kuvvetler Terazisinin Dengeleyicisi Olarak Baskı Grupları" başlıklı makalesi gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra dergimizde yayınlanmaya layık görülmüştür. Sarıca bu makalesinde Montesquieu'den günümüze meydana gelen toplumsal ve hukuksal değişimler nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesinin
başlangıçta kendisinden beklenen işlevi kaybedip dönüştüğünü, bu dönüşümde baskı gruplarının önemli bir rol oynadığını ileri sürmektedir.
Fakültemiz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Cenk Akil ve fakültemiz Araştırma Görevlisi Bengü Öz "Yargıtay Genel Kurulu'nun Menfi Tespit Davasının Açılma Zamanına İlişkin
Olarak Vermiş Olduğu 18.01.2012 Tarihli Kararı Üzerine Düşünceler" adlı incelemelerin de uygulamada sıkla rastlanılan menfi tespit davalarının açılmasında ‘hukuki bir yarar' bulunup bulunmadığına yönelik olarak somut ve bireysel bir olay üzerine Yargıtay Genel Kurulu'nca verilen bir kararı ele almaktadırlar. Yazarlar, hukuki yararın bulunup bulunmadığına
ilişkin olarak tespit davasında gözetilen şartların, bir icra takibinin öncesi veya sonrasında açılmış olsa da İİK m. 72 kapsamındaki menfi tespit davaları açısından da aranması gerektiğini ileri sürmektedirler.
İstanbul Barosu'na kayıtlı avukatlardan Umut Ozan Erginer "Arabuluculuk ve Gizlilik"başlıklı makalesinde adli pratiğimize ilişkin yeni uygulamalardan birisi olan Arabuluculuk konusunda gizlilik hususuna değinmektedir. Erginer, Arabuluculuk uygulamasına yönelik olarak önemli bir katkı sunacağını düşündüğümüz makalesinde tarafların arabuluculuk süresince edindikleri bilgi ve belgeleri gizlilik içerinde saklamakla yükümlü oldukları hususunu vurgulamakta, aksi davranışlardan doğabilecek hukuki sorumlulukların altını çizmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Ekrem Kurt "Tescil İlkesi ve İstisnaları" başlıklı makalesinde hukukumuzda gayrimenkuller üzerinde ayni hak kazanımında temel ilke olan tescil ilkesi üzerinde durmaktadır. Yazar Alman hukukundaki mutlak tescil ilkesi yerine hukukumuzda nisbi tescil ilkesinin geçerli olduğunu, bu nedenle bazı istisnai hallerde tapu siciline tescil olmadan
da gayrimenkuller üzerinde ayni hak sahibi olunabileceğini belirtmektedir. Yazar,bu istisnaların doğrudan doğruya Medeni Kanundan, külli halefiyetten ya da mahkeme kararından kaynaklanan kazanımlar olabileceğini vurguladıktan sonra, hukukumuzdaki nisbi tescil ilkesinin tapu sicilinin gerçeği yansıtmama olasılığını arttırdığını, sicile güvenin korunduğu hallerde de gerçek hak sahibi açısından hak kaybı meydana gelebileceğini ileri sürmektedir.
Yine İstanbul Barosu avukatlarından Arabulucu Hande Gül Küçükkaya "Roma Hukuku'nda İş Sözleşmesi Kapsamındaki İş İlişkileri ve Modern Hukuka Yansımaları" başlıklı makalesinde erken Roma döneminde iş sözleşmelerinin, locatio conductio operarum,erken Roma dönemindeki kira ilişkisinin geliştirilmiş hali olduğunu belirtmekte ve Roma döneminde iş sözleşmelerinin toplumsal gelişmeler sonucu daha çok uygulanır hale geldiğini ileri sürmektedir. Roma hukukunda iş sözleşmesine ilişkin önemli olan hususun işin kendisi değil işi kimin sunduğu ve hangi tür işler yaptığı hususu olduğundan hareketle Küçükkaya, modern iş sözleşmesinin işçinin şahsına bağlı bir sözleşme olmasının Roma Hukuku etkisiyle olabileceğini iddia etmektedir.
Fakültemiz öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. İnanç İşten "Anayasa Mahkemesi'nin İptal Kararları ve Yasal Değişiklikler Çerçevesinde Çocukların Cinsel İstismarı Suçu" başlıklı makalesinde toplumumuzun önemli bir sorunu olan çocukların cinsel istismarı konusuna değinmektedir. İşten makalesinde, TCK'nın ilgili suçu düzenleyen maddesinde yapılan değişiklikler üzerinde ayrıntılı olarak durmaktadır. Bu bağlamda yazar Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) suçu düzenleyen maddeye ilişkin verdiği iptal kararı sonrasında maddede 24 Kasım 2016 yapılan değişikliklerin AYM'nin gerekçelerini karşılayıp karşılamadığını incelemektedir.
Fakültemiz öğretim görevlilerinden Hale Akdağ "Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçuna İlişkin Bazı Değerlendirmeler" başlıklı makalesinde yine ülkemizin cinsel içerikli önemli
bir sorununa temas etmektedir. Akdağ, reşit olmayanla cinsel ilişki suç tanımının içeriğinde yer alan on beş yaşını doldurmuş çocuklara ilişkin "cebir, tehdit veya hile olmaksızın cinsel ilişkiye girme fiilini, şikâyete tabi bir suç olarak düzenler" ifadesindeki unsurların müphemliğine dikkat çekmektedir. Akdağ'a göre ifadedeki ‘cinsel ilişki' terimi belirsiz bir ibaredir; fiilde cebir, tehdit ya da hile unsurlarının olmamasından da fiile ilişkin özgürce verilmiş bir rıza sonucu çıkarılamayacaktır. Bu bağlamda Akdağ, suçun mağdurlarının öznel durumlarının farklılığı ve suçun bu haliyle şikâyete tabi olması hususlarını da suç ilişkin mevcut sorunların bir parçası olarak görmektedir.
Liana Günel "Balancing National Tax Sovereignty and Internal Market Freedoms in Cases of Corporate Exit Taxation: Has CJEU Reached an Equitable Solution?" başlıklı İngilizce makalesinde Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin mali egemenliği ile temel hak ve özgürlükler arasındaki ilişkiye değinmektedir. Günel, Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarında bir yandan şirketlere ilişkin çıkış vergisinin (exit taxation) Birliğin serbest dolaşım ilkesini sınırladığını belirtirken, diğer yandan da üye ülkelerin bu vergiyi koymalarının yasal hakları olduğunu inkâr etmemektedir. Peki bu ikisi nasıl bağdaşacaktır? Yazar, DMC ve Verder Labtec davalarının temel hak ve özgürlüklerle iç pazar dahilindeki çıkış vergisinin birlikte var olabileceğini gösterdiğini iddia etmektedir. Bu bağlamda makale Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın bu konudaki kararlarının evrimini incelemekte, mahkemenin iç pazar özgürlükleriyle ülkelerin çıkış vergisi koyma egemenlik hakkı arasında bir denge bulup bulamadığını sorgulamaktadır.
Fakültemiz Araştırma Görevlisi Kerem Öz, Prof. Dr. Gábor Hamza'nın "Entwicklung und Kodifikation des Privatrechts in der Schweiz im modernen Zeitalter" (Modern Dönemde
İsviçre'de Özel Hukukun Gelişimi ve Kodifikasyonu) başlıklı makalesini Almanca aslından Türkçe'ye çevirmiştir. Bu makale Medeni Hukuku olduğu kadar Roma Hukuku ve Hukuk Tarihi disiplinlerini de ilgilendiren interdisipliner bir bilimsel makale niteliği taşımaktadır.Prof. Hamza, bu makalede öncelikle Medeni Hukukun İsviçre'de XIX. yy. boyunca kodifiye edilmesi olgusunu kantonlar düzeyinde ele almaktadır. Hamza, makalenin devamında Alman Pandekt Hukuku geleneğinin etkisindeki Alman Medeni Kanunu'nun ve bu kanunun yorumlanmasının İsviçre'de Medeni Hukukun gelişiminde önemli katkılarda bulunduğunu iddia etmektedir.
Dergimizin son yazısında Fakültemiz Araştırma Görevlisi Hüseyin Acun'un, "Amerika Birleşik Devletleri Federal Yüksek Mahkemesi'nin 6 Aralık 2016 Tarihli Samsung Electronics
Co., Ltd. ve Diğerleri & Apple Inc. Kararı" çevirisi yer almaktadır. Yüksek Mahkeme bu kararında Samsung ve Apple uluslararası şirketleri arasında ABD'deki Patent Yasasının
289. maddesinin ihlalinden kaynaklanan bir uyuşmazlığı çözüme kavuşturmaktadır. ABD Yüksek Mahkemesi bu kararıyla, somut uyuşmazlık nedeniyle Patent Yasası'nın ilgili
maddesinde öngörülen tazminata hükmedilebilmesi için ürünün müşteriye satılan son ürün olmasının gerekmediğini, ürünün sadece bir parçasının söz konusu olmasının yeterli
olduğunu hükme bağlamaktadır.
Gelecek sayıda buluşmak üzere.