Bu kitap bir yabancının gözüyle 1830’lar Türkiye’sinin bir panoraması, , içinde yaşayan insanların günlük yaşamlarından dillerine; kadının ailedeki ve toplumdaki yerinden saraydaki konumuna, ticari hayattan, basının oluşumuna ve Türk hükümeti tarafından basılan ilk gazete Moniteur Ottoman’a; okullardan kütüphanelere; isyankâr paşalardan, dilencilerden dervişlere; ülkenin siyasi durumundan, içinde yaşadığı sosyal çalkantılara; imparatorluğun su ve baraj sistemlerinden kölelerin durumuna kadar çoğu zaman şaşırtıcı yüzlerce kare ile bezenmiş bir sosyal tarihtir.
Bu bizdik diyeceğimiz imparatorluk, yok oluşunun ya da dönüşümünün son yüzyılının ilk yarısını yaşarken ağır iktisadi çalkantılarıyla, tebaasıyla ve kurumlarıyla hâlâ vardır. “Köleler, burada satın alındıkları andan itibaren her açıdan ailenin bir üyesi oluyorlar; aynı masada aynı yemeği paylaşıyorlar, çocuklara dadılık yapıyorlar; bayram gezmelerinde aileye eşlik ediyorlar, her türlü ailevi meselede fikirleri soruluyor;