Toplum ile bağlarını koparan, toplumdan dışlanan bir kişi, yokluğunu ispat etmek saikiyle yeni bir hayata başlamak adına yakınlarıyla ve içinde bulunduğu insan topluluğunun tümü ile iletişimini kesip, başka bir ülkeye yerleşebilmektedir. Bu durumda yaşadığının ispat edilebildiği ölçüde kişinin hukuki durumunda bir değişiklik meydana gelmeyecektir. Fakat, kişi kendi istek ve iradesi dışında kaybolmuş ise, hayatta olup olmadığı bilinmiyorsa, cesedi de bulunamamış ise kişinin hukuki durumu belirsiz olacaktır. İş bu belirsizliğin hem kaybolan kişinin yakınlarının menfaatlerine halel gelmemesi amacıyla hem de toplumun yararına giderilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, Türk Medeni Kanunumun 32'nci maddesinde "Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık var ise, hakları ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir''' şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Gaiplik kararı verilmesi ile kaybolan kişinin kişiliği sona ereceğinden hukuken ölmüş gibi kabul edilir. Mirası açılır ve belirli şartlar tamamlandığında terekesi mirasçılarına intikal eder.
''Gaiplik Kararının Türk Özel Hukuk İlişkilerine Etkisi" isimli çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır.