Durkheim ve Simmel'in ardından Max Weber'in 1920 yılındaki ölümü, öncü toplumbilimciler kuşağının son halkasının da yittiği anlamını taşıyordu. Modern toplum bilimin ve modernitenin kurucuları arasında sayılan Weber, bilhassa sanayi devrimiyle belirlenen can alıcı önemdeki tarihsel bir kopuşun orta yerinde düşüncesinin temel dayanaklarını geliştirdi. Weber'in düşünce dünyasındaki tekilliğinin özgül yanlarını öne çıkaran bu çalışma, Weber felsefesinin doğurduğu teorik ve ampirik sonuçları, metodolojik inceleme biçimlerini, farklı disiplinler bağlamındaki iç içe geçişleri dikkatli ve çözümleyici bir bakışla süzüyor.