18. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve adına 1. Sanayi devrimi dediğimiz süreçle birlikte gelişen teknoloji, günümüzde artık dijital teknolojiler ile tetiklenen yeni bir dönemin başlamasına vesile olmuştur. 1970'li yıllardan sonra elektronik ve bilgi teknolojilerinin üretimde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamasıyla devam eden bu gelişim süreci özellikle sanayide otomasyon sistemlerinin yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla farklı bir boyuta evirilmeye başlamıştır.
Endüstri 4.0 bir diğer ifadeyle 4. Sanayi devrimi olarak ifade edilen bu yeni süreç, siber-fiziksel sistemler ve dinamik veri işleme ile değer zincirlerinin uçtan uca bağlandığı ve birbiriyle entegre olduğu bir dönemi içermektedir.
Endüstri 4.0 ile başlayan bu yeni dönemde, üretimde hız, esneklik, kalite ve yüksek verimlilik artışlarının, yeni teknolojilerin ve sistemlerin, sistemler arasındaki entegrasyonun ve ülkeler arasındaki küresel rekabetin daha da önemli hale gelmeye başladığı gözlemlenmektedir. Bu süreç aynı zamanda başta sanayileşmiş ülkeler arasında olmak üzere küresel piyasalarda büyük bir rekabetin de ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu süreçte Türkiye'nin de küresel rekabete ayak uydurabilmesi, Endüstri 4.0'ın uygulayıcı öncü ekonomileri arasında yer alabilmesi açısından küresel düzeydeki gelişim ve değişim sürecini iyi takip etmesi, yeni düzene uygun politika ve reformları hayata geçirmesi gerekmektedir. Genel kanımız o dur ki Türkiye, Endüstri 4.0 sürecinin gereklerini yerine getirebilecek ve belki de bu süreci bir adım öteye taşıyabilecek fiziki ve beşeri potansiyele sahiptir.
(Tanıtım Bülteninden)